-
قصدشان تفریق اصحاب رسول ** فضل حق را کی شناسد هر فضول
- Maksatları Peygamber’in sahabesinin arasını bozmaktı. Her herzevekil Hakk’ın fazıl ve ihsanını nasıl tanır?
-
تا جهودی را ز شام اینجا کشند ** که به وعظ او جهودان سر خوشند
- Şam’dan buraya bir Yahudi getirmek niyetindeydiler. Yahudiler, o Şam’lı Yahudi’nin vaazından sarhoş olmuşlardı.
-
گفت پیغمبر که آری لیک ما ** بر سر راهیم و بر عزم غزا
- Peygamber, “Gelmeğe gelirim ama şimdi yol üstündeyiz. Savaşa gidiyoruz.
-
زین سفر چون باز گردم آن گهان ** سوی آن مسجد روان گردم روان
- Savaştan dönünce o mescide giderim” buyurdu;
-
دفعشان کرد و به سوی غزو تاخت ** با دغایان از دغا نردی بباخت 2865
- Onları defetti; savaşa gitti. O kötü, o yalancı kişileri bu suretle avuttu.
-
چون بیامد از غزا باز آمدند ** چنگ اندر وعدهی ماضی زدند
- Dönünce münafıklar, tekrar gelip evvelki vaadini hatırlattılar.
-
گفت حقش ای پیمبر فاش گو ** غدر را ور جنگ باشد باش گو
- Allah, “ Peygamber, açıkça söyle. Neticesi savaş bile olsa onların hıyanetlerini açığa vur” dedi.
-
گفت ای قوم دغل خامش کنید ** تا نگویم رازهاتان تن زنید
- Peygamber de “ Ey hilebaz Kavim, susun da sırlarınızı söylemeyeyim”
-
چون نشانی چند از اسرارشان ** در بیان آورد بد شد کارشان
- Deyip sırlarından birkaçını söyleyiverdi. Derhal halleri kötüleşti.
-
قاصدان زو باز گشتند آن زمان ** حاش لله حاش لله دم زنان 2870
- Münafıkların elçileri, hemen “Hâşa, hâşa” demeğe başladılar.