English    Türkçe    فارسی   

2
2915-2924

  • رخت مانده بر زمین در راه خوف ** تو پی اشتر دوان گشته به طوف‏ 2915
  • Pılı pırtı kokulu yerde, toprak üstünde kalmış, sen deve peşinde şuraya buraya dönüp dolaşıyorsun.
  • کای مسلمانان که دیده ست اشتری ** جسته بیرون بامداد از آخوری‏
  • “ Müslümanlar; sabahleyin ahırdan bir deve kaçtı göreniniz var mı?
  • هر که بر گوید نشان از اشترم ** مژدگانی می‏دهم چندین درم‏
  • Kim söylerse, kim haber verirse şu kadar para veririm” demeye başlarsın;
  • باز می‏جویی نشان از هر کسی ** ریش‏خندت می‏کند زین هر خسی‏
  • Herkesten sorup soruşturursun. Her aşağılık adam, sana bıyık altından güler.
  • کاشتری دیدیم می‏رفت این طرف ** اشتر سرخی به سوی آن علف‏
  • Biri “ Bir deve gördük, şu tarafa, çayıra doğru gidiyordu” der.
  • آن یکی گوید بریده گوش بود ** و آن دگر گوید جلش منقوش بود 2920
  • Öbürü “Ha, ha, kulağı da kesikti” der, bir başkası da der ki: “Üstünde nakışlı bir çuval vardı.”
  • آن یکی گوید شتر یک چشم بود ** و آن دگر گوید ز گر بی‏پشم بود
  • Diğer biri “ Gördüm, tek gözlüydü” der, bir diğeri de der ki “Uyuzluktan tüyü filân da kalmamıştı..
  • از برای مژدگانی صد نشان ** از گزافه هر خسی کرده بیان‏
  • Müjde almak için her bayağı adam, yüzlerce nişan söyler durur.
  • متردد شدن در میان مذهبهای مخالف و بیرون شو و مخلص یافتن‏
  • Birbirine aykırı mezhepler arasında mütereddit bir hale geliş ve onlardan kurtuluş yolu
  • همچنان که هر کسی در معرفت ** می‏کند موصوف غیبی را صفت‏
  • Bu şuna benzer: Herkes marifet hususunda gayp mevsufunu bir sıfatla över.
  • فلسفی از نوع دیگر کرده شرح ** باحثی مر گفت او را کرده جرح‏
  • Filozof onu başka bir çeşitte anlatır. Mübahase eden, onun sözünü cerh eder.