-
کاشتری دیدیم میرفت این طرف ** اشتر سرخی به سوی آن علف
- Biri “ Bir deve gördük, şu tarafa, çayıra doğru gidiyordu” der.
-
آن یکی گوید بریده گوش بود ** و آن دگر گوید جلش منقوش بود 2920
- Öbürü “Ha, ha, kulağı da kesikti” der, bir başkası da der ki: “Üstünde nakışlı bir çuval vardı.”
-
آن یکی گوید شتر یک چشم بود ** و آن دگر گوید ز گر بیپشم بود
- Diğer biri “ Gördüm, tek gözlüydü” der, bir diğeri de der ki “Uyuzluktan tüyü filân da kalmamıştı..
-
از برای مژدگانی صد نشان ** از گزافه هر خسی کرده بیان
- Müjde almak için her bayağı adam, yüzlerce nişan söyler durur.
-
متردد شدن در میان مذهبهای مخالف و بیرون شو و مخلص یافتن
- Birbirine aykırı mezhepler arasında mütereddit bir hale geliş ve onlardan kurtuluş yolu
-
همچنان که هر کسی در معرفت ** میکند موصوف غیبی را صفت
- Bu şuna benzer: Herkes marifet hususunda gayp mevsufunu bir sıfatla över.
-
فلسفی از نوع دیگر کرده شرح ** باحثی مر گفت او را کرده جرح
- Filozof onu başka bir çeşitte anlatır. Mübahase eden, onun sözünü cerh eder.
-
و آن دگر در هر دو طعنه میزند ** و آن دگر از زرق جانی میکند 2925
- Başka biri her ikisini de kınar. Bir başkası da riya ile can çekişir.
-
هر یک از ره این نشانها ز آن دهند ** تا گمان آید که ایشان ز آن دهاند
- Halk, bunları da o köyün adamı sansın diye her biri, bu yola ait deliller söyler.
-
این حقیقت دان نه حقاند این همه ** نی بکلی گمرهانند این رمه
- Hakikatten şunu bil ki bunların hepsi hak değildir. Fakat bu sürünün hepsi de sapık değil.
-
ز انکه بیحق باطلی ناید پدید ** قلب را ابله به بوی زر خرید
- Çünkü hak olmadıkça, bâtıl meydana çıkmaz. Ahmak, kalp altını, altın kokusunu duyar da alır.