-
این وعید و وعدهها انگیخته ست ** بهر این نیک و بدی کامیخته ست 2965
- Vaatlerle tehditler, bu birbirine karışmış olan iyi ve kötüyü ayırt etmek içindir.
-
چون که حق و باطلی آمیختند ** نقد و قلب اندر حرمدان ریختند
- Hakla, bâtıl birbirine karıştığından, sağlam parayla kalp akçayı bu hareme döktüklerinden dolayı,
-
پس محک میبایدش بگزیدهای ** در حقایق امتحانها دیدهای
- Ayırt etmek için hakikatleri sınamış, görmüş bir mehenk gerektir ki,
-
تا شود فاروق این تزویرها ** تا بود دستور این تدبیرها
- Bu hileleri fark etsin, şu tedbirlerin esası olsun.
-
شیر ده ای مادر موسی و را ** و اندر آب افکن میندیش از بلا
- Ey Musa’nın anası, Musa’ya süt ver, belâya düşeceğini düşünme, suya at!
-
هر که در روز أ لست آن شیر خورد ** همچو موسی شیر را تمییز کرد 2970
- Kim, Elest gününde o sütü emmişse Musa gibi sütü fark eder.
-
گر تو بر تمییز طفلت مولعی ** این زمان یا ام موسی ارضعی
- Çocuğun fark ve temyiz sahibi olmasını cidden istiyorsan, ey Musa’nın anası, hemen şimdi onu emzir de,
-
تا ببیند طعم شیر مادرش ** تا فرو ناید بدایهی بد سرش
- Anasının sütündeki lezzeti anlasın, yaratılışı kötü dadılara teslim olmasın.
-
شرح فایدهی حکایت آن شخص شتر جوینده
- Devesini arayan adamın hikâyesinin faydası
-
اشتری گم کردهای ای معتمد ** هر کسی ز اشتر نشانت میدهد
- Ey itimada lâyık adam, sen bir deve kaybetmişsin, herkes sana devenden bir nişan vermekte.
-
تو نمیدانی که آن اشتر کجاست ** لیک دانی کاین نشانیها خطاست
- Sen devenin nerede olduğunu bile bilmiyorsun ama o söylenen nişanların yanlış olduğunu biliyorsun.