-
که بلی من هم شتر گم کردهام ** هر که یابد اجرتش آوردهام
- “ Ben de devemi kaybettim. Kim bulursa müjdesini vereceğim” der.
-
تا در اشتر با تو انبازی کند ** بهر طمع اشتر این بازی کند
- Deve aramakta seninle yoldaşlık eder, deveye tamah ettiğinden böyle bir oyuna girişir.
-
هر چه را گویی خطا بود آن نشان ** او به تقلید تو میگوید همان
- Sen, kime “ Bu söylediklerin yanlış” dersen o da sana uyup aynı sözü söyler.
-
او نشان کژ بنشناسد ز راست ** لیک گفتت آن مقلد را عصاست
- O, yanlış nişaneyle doğrusunu ayırt edemez ama senin sözün, o mukallidin aşasıdır, ona dayanır.
-
چون نشان راست گویند و شبیه ** پس یقین گردد ترا لا ریب فیه 2980
- Doğru ve benzer bir nişane verirlerse inanırsın, şüphen kalmaz.
-
آن شفای جان رنجورت شود ** رنگ روی و صحت و زورت شود
- O nişane, hasta canına şifa olur, benzinin rengi yerine gelir, iyileşir, kuvvetlenirsin.
-
چشم تو روشن شود پایت دوان ** جسم تو جان گردد و جانت روان
- Gözün ışıklanır, ayağın tutar, yürür, cismin can olur, canın tamamıyla ruh kesilir.
-
پس بگویی راست گفتی ای امین ** این نشانیها بلاغ آمد مبین
- “ Doğru söyledin ey emniyetli kişi, bu nişaneler, tamamıyla deveme ait.
-
فیه آیات ثقات بینات ** این براتی باشد و قدر نجات
- Bu nişaneler, apaçık ve inanılır deliller, bu nişaneler, devemi gördüğüne delâlet etmekte, âdeta Berat ve Kadir, âdeta kurtuluşun ta kendisi”
-
این نشان چون داد گویی پیش رو ** وقت آهنگ است پیش آهنگ شو 2985
- Der, bu nişaneleri vereni “Haydi, önden yürü. Yürüme vakti, sen öne düş de,