-
اندر این اشتر نبودش حق ولی ** اشتری گم کرده است او هم بلی 2990
- Bu deve arayışı doğru değil ama o da bir deve kaybetmiştir.
-
طمع ناقهی غیر رو پوشش شده ** آنچ ازو گم شد فراموشش شده
- Başkasının devesine tamah edişi onun yüzünü örter de kendi kaybını unutturur.
-
هر کجا او میدود این میدود ** از طمع هم درد صاحب میشود
- Devesi kaybolan nerelerde koşarsa bu da koşar, tamahından dertliye dost ve yoldaş olur.
-
کاذبی یا صادقی چون شد روان ** آن دروغش راستی شد ناگهان
- Yalancı da doğrucuyla yoldaş olunca yalanı, ansızın doğru olur.
-
اندر آن صحرا که آن اشتر شتافت ** اشتر خود نیز آن دیگر بیافت
- Devenin koştuğu o ovada yalancı da kendi devesini buluverir.
-
چون بدیدش یاد آورد آن خویش ** بیطمع شد ز اشتر آن یار و خویش 2995
- Onu görünce devesini hatırlar; dostunun, arkadaşının devesinden tamahını keser.
-
آن مقلد شد محقق چون بدید ** اشتر خود را که آن جا میچرید
- Devesini orada otlar görür de mukallitten muhakkik olur.
-
او طلب کار شتر آن لحظه گشت ** مینجستش تا ندید او را به دشت
- Deveyi orada aramadığı halde bulunca o an hakikaten deveye talip kesilir. Bu nişaneler, apaçık ve inanılır deliller.
-
بعد از آن تنها روی آغاز کرد ** چشم سوی ناقهی خود باز کرد
- Ondan sonra yalnızca yürümeye başlar, gözünü kendi devesine açar.
-
گفت آن صادق مرا بگذاشتی ** تا به اکنون پاس من میداشتی
- Asıl deve arayan “Beni bıraktın mı, hâlbuki şimdiye kadar arkadaşlık ettik” deyince,