-
چون پدید آمد که آن مسجد نبود ** خانهی حیلت بد و دام جهود
- Münafıkların yaptıkları mescidin hakikî bir mescit olmayıp hile yurdu, Yahudi tuzağı olduğu anlaşılınca,
-
پس نبی فرمود کان را بر کنید ** مطرحهی خاشاک و خاکستر کنید
- Peygamber “ Onu yıkın! Süprüntülük, küllük, gübürlük yapın” buyurdu.
-
صاحب مسجد چو مسجد قلب بود ** دانهها بر دام ریزی نیست جود
- Mescidin sahibi de mescit gibi kalptı. Tuzağa saçtığın taneler, cömertlik sayılmaz ki.
-
گوشت کاندر شست تو ماهی رباست ** آن چنان لقمه نه بخشش نه سخاست
- Oltandaki et lokması, balığı avlamak içindir. Öyle bir lokma ne ihsandır, ne cömertlik!
-
مسجد اهل قبا کان بد جماد ** آن چه کفو او نبد راهش نداد 3020
- Kubâ’lıların Mescidi, taştan, topraktan ibaretken yine kendisinin naziri olmayan Mescid- i Dırar’ın vücuduna meydan vermedi.
-
در جمادات این چنین حیفی نرفت ** زد در آن ناکفو امیر داد نفت
- Taşa toprağa bile böyle bir zulüm ve sitem yapılmadı. Adalet emîri olan Resulullah, Kubâ mescidine benzemeyen o mescide şûle vurdu, onu yakıp yıktı!
-
پس حقایق را که اصل اصلهاست ** دان که آن جا فرقها و فصلهاست
- Asılların aslı olan hakikatlerin de, bil ki, farkları, ayrılıkları vardır.
-
نه حیاتش چون حیات او بود ** نه مماتش چون ممات او بود
- Ne hayatı onun hayatına benzer, ne mematı onun mematına.
-
گور او هرگز چو گور او مدان ** خود چه گویم حال فرق آن جهان
- Hatta kabrini bile öbürünün kabri gibi sanma. O cihanın farkını ben nasıl söyleyeyim?
-
بر محک زن کار خود ای مرد کار ** تا نسازی مسجد اهل ضرار 3025
- Ey iş eri, sen işini mehenge vur da bir Mescid’i Dırâr da sen yapma.