-
پس نماز هر چهاران شد تباه ** عیب گویان بیشتر گم کرده راه
- Hulasâ dördünün de namazı bozuldu. Âlemin ayıbını söyleyen daha fazla yol kaybeder.
-
ای خنک جانی که عیب خویش دید ** هر که عیبی گفت آن بر خود خرید
- Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür. Kim birisinin ayıbını görürse o alınır, o ayıbı kendisinde bulur.
-
ز انکه نیم او ز عیبستان بده ست ** و آن دگر نیمش ز غیبستان بده ست 3035
- Çünkü insanın yarısı ayıptandır, yarısı gayıptan!
-
چون که بر سر مر ترا ده ریش هست ** مرهمت بر خویش باید کار بست
- Mademki başında onlarca yara var, merhemini başına vurmalısın.
-
عیب کردن ریش را داروی اوست ** چون شکسته گشت جای ارحمواست
- Yarayı ayıplamak, ona merhem koymaktır. Sınık bir hale düştü mü “ Bir kavmin azizi zelil oldu mu acıyın ona” hadîsine mazhar olur.
-
گر همان عیبت نبود ایمن مباش ** بو که آن عیب از تو گردد نیز فاش
- Sende o ayıp yoksa da yine emin olma. Olabilir ki o ayıbı sen de yaparsın, günün birin de o ayıp, senden de zuhur edebilir.
-
لا تخافوا از خدا نشنیدهای ** پس چه خود را ایمن و خوش دیدهای
- Allahtan “Emin olmayın” sözünü duymadın mı? Peki, o halde neden müsterih ve emin oluyorsun?
-
سالها ابلیس نیکو نام زیست ** گشت رسوا بین که او را نام چیست 3040
- İblis, yıllarca iyi adla anılarak yaşadığı halde nihayet bak, nasıl rüsvay oldu, adı ne oldu?
-
در جهان معروف بد علیای او ** گشت معروفی بعکس ای وای او
- Yüceliği âlemde tanınmıştı; aksiyle tanındı, yazık!
-
تا نه ای ایمن تو معروفی مجو ** رو بشو از خوف پس بنمای رو
- Emin değilsen, tanınmayı isteme. Yürü, yüzünü korkuyla yıka da sonra göster.