-
گر همان عیبت نبود ایمن مباش ** بو که آن عیب از تو گردد نیز فاش
- Sende o ayıp yoksa da yine emin olma. Olabilir ki o ayıbı sen de yaparsın, günün birin de o ayıp, senden de zuhur edebilir.
-
لا تخافوا از خدا نشنیدهای ** پس چه خود را ایمن و خوش دیدهای
- Allahtan “Emin olmayın” sözünü duymadın mı? Peki, o halde neden müsterih ve emin oluyorsun?
-
سالها ابلیس نیکو نام زیست ** گشت رسوا بین که او را نام چیست 3040
- İblis, yıllarca iyi adla anılarak yaşadığı halde nihayet bak, nasıl rüsvay oldu, adı ne oldu?
-
در جهان معروف بد علیای او ** گشت معروفی بعکس ای وای او
- Yüceliği âlemde tanınmıştı; aksiyle tanındı, yazık!
-
تا نه ای ایمن تو معروفی مجو ** رو بشو از خوف پس بنمای رو
- Emin değilsen, tanınmayı isteme. Yürü, yüzünü korkuyla yıka da sonra göster.
-
تا نروید ریش تو ای خوب من ** بر دگر ساده ز نخ طعنه مزن
- Güzelim, sakalın çıkmıyorsa başka sakalsızları kınama.
-
این نگر که مبتلا شد جان او ** در چهی افتاد تا شد پند تو
- Şu işe bak: Şeytan, belâlara düştü de sana ibret oldu.
-
تو نیفتادی که باشی پند او ** زهر او نوشید تو خور قند او 3045
- Sen belâya uğrayıp ona ibret olmadın o zehri içti, sen şerbetini iç (ibret almana bak!).
-
قصد کردن غزان به کشتن یک مردی تا آن دگر بترسد
- Oğuzların, birini korkutmak için başka birini öldürmeye kalkışmaları
-
آن غزان ترک خونریز آمدند ** بهر یغما بر دهی ناگه زدند
- Kan dökücü Oğuz Türkleri, malları yağma etmek üzere bir köye girdiler.
-
دو کس از اعیان آن ده یافتند ** در هلاک آن یکی بشتافتند
- O köyün eşrafından iki kişi yakalayıp birini öldürmeye niyet ettiler.