-
بود انا الحق در لب منصور نور ** بود انا الله در لب فرعون زور 305
- “Enel Hakk” sözü, Mansur’un ağzında nurdu. “Enallah” sözü, Firavunun ağzında yalan!
-
شد عصا اندر کف موسی گوا ** شد عصا اندر کف ساحر هبا
- Sopa, Musa’nın elinde doğruluğuna şahit oldu, sihirbazın elindeyse bir şeye yaramadı.
-
زین سبب عیسی بدان همراه خود ** در نیاموزید آن اسم صمد
- İsa, bu yüzden yoldaşına Tek Allah’ın o yüce adını belletmedi.
-
کاو نداند نقص بر آلت نهد ** سنگ بر گل زن تو آتش کی جهد
- Çünkü bilmez de alete noksan bulur. Taşı, toprağa vur. Hiç ateş çıkar mı?
-
دست و آلت همچو سنگ و آهن است ** جفت باید جفت شرط زادن است
- Elle alet taşla demire benzer. Çift olması gerek ki ateş çıksın.
-
آن که بیجفت است و بیآلت یکی است ** در عدد شک است و آن یک بیشکی است 310
- Çifti olmayan, aleti bulunmayan Tek Allah’tır. Sayıda şüphe olabilir, Fakat Allah da şüphe yoktur.
-
آن که دو گفت و سه گفت و بیش ازین ** متفق باشند در واحد یقین
- İki diyenler, üç diyenler daha fazla diyenler, bir olduğunda mutlaka ittifak ederler.
-
احولی چون دفع شد یکسان شوند ** دو سه گویان هم یکی گویان شوند
- Şaşılık gidince hepsi birleşir; iki, üç diyenler de bir derler.
-
گر یکی گویی تو در میدان او ** گرد بر میگرد از چوگان او
- Onun meydanında bir topsan, ona bir diyorsan durma, çevgânının etrafında dön dolaş!
-
گوی آن گه راست و بینقصان شود ** که ز زخم دست شه رقصان شود
- Top padişahın elinin darbesiyle oynarsa, kemale ermiş olur.