-
با دل و با اهل دل بیگانگی ** با شهان تزویر و روبهشانگی
- Gönül’e, gönül ehline karşı yabancı durmaya, padişahlara hile düzmeye, onlara karşı tilkilik yapmaya kalkışmaya,
-
سیر چشمان را گدا پنداشتن ** از حسدشان خفیه دشمن داشتن
- Gözü tok kişileri yoksul sanmaya, onlara haset edip gizlice düşman olmaya dair söyledi.
-
گر پذیرد چیز تو گویی گداست ** ور نه گویی زرق و مکر است و دغاست 3065
- Onlardan biri verdiğin bir şeyi kabul ederse yoksul dersin, kabul etmezse riyakâr ve mürai!
-
گر در آمیزد تو گویی طامع است ** ور نه گویی در تکبر مولع است
- İnsanlara karışırsa tamahkâr dersin. Karışmaz, çekingen davranırsa kibirli!
-
یا منافقوار عذر آری که من ** ماندهام در نفقهی فرزند و زن
- Yahut da münafıklar gibi “Çoluğun, çocuğun nafakasını kazanmaya uğraşıyorum,
-
نه مرا پروای سر خاریدن است ** نه مرا پروای دین ورزیدن است
- Ne başımı kaşımaya vaktim var, ne din kaydına düşüp ibadet etmeğe!
-
ای فلان ما را به همت یاد دار ** تا شویم از اولیا پایان کار
- Lûtfet, bizi himmetle bir an da sonunda biz de velilerden olalım” diye mazeret serdedersin.
-
این سخن نه هم ز درد و سوز گفت ** خوابناکی هرزه گفت و باز خفت 3070
- Fakat bu sözde, dertten, aşktan değildir. Âdeta uyuyan bir adamın bir aralık uyanıp sayıklayarak tekrar uykuya dalmasına benzer.
-
هیچ چاره نیست از قوت عیال ** از بن دندان کنم کسب حلال
- “Ayalimin rızkını kazanmaktan başka bir şey yapamıyorum. Ne çare? Dişimle, tırnağımla çalışıp çabalıyor, helâlinden kazanıyorum” dersin.
-
چه حلال ای گشته از اهل ضلال ** غیر خون تو نمیبینم حلال
- Ey sapıklara karışan, ne helâli? Senin kanından başka helâl göremiyorum.