-
تو خر احمق ز اندک مایگی ** بر زمین ماندی ز کوتهپایگی
- Sen ahmak bir eşeksin, bilgin de kıt, aklın da. Ayağın kısa olduğundan yeryüzünde kalakalmışsın” dedi.
-
پس طبیبش گفت ای عمر تو شصت ** این غضب وین خشم هم از پیری است
- Doktor cevap verdi: “Ey yaşı altmış, işi bitmiş adam, bu kızgınlık, bu hiddet de ihtiyarlıktan!”
-
چون همه اوصاف و اجزا شد نحیف ** خویشتنداری و صبرت شد ضعیف
- Vücudun bütün cüzileri, zayıflar, yıpranır, sabır da azalır.
-
بر نتابد دو سخن زو هی کند ** تاب یک جرعه ندارد قی کند
- İki çift söze bile tahammül edemez, haykırır. Bir yudum suyu bile hazmedemez, kusuverir!
-
جز مگر پیری که از حق است مست ** در درون او حیات طیبه است 3100
- Ancak Allah sarhoşu olan ihtiyar müstesna. O tertemiz bir yaşayışa sahiptir.
-
از برون پیر است و در باطن صبی ** خود چه چیز است آن ولی و آن نبی
- Zahiren ihtiyardır ama hakikatte çocuk. Zaten o veli ve nebi nedir ki?
-
گر نه پیدایند پیش نیک و بد ** چیست با ایشان خسان را این حسد
- Eğer iyinin, kötünün yanında zahir olmasalar bu aşağılık kişilerin onlara şu hasedi neden?
-
ور نمیدانندشان علم الیقین ** چیست این بغض و حیل سازی و کین
- Onlar yakîn ilmini bilmiyorlarsa onlara karşı bu buğuz, bu hilekârlık, bu kin ne?
-
ور نمیدانند بعث و رستخیز ** چون زنندی خویش بر شمشیر تیز
- Onlara düşman olanlar ölümden sonra dirilmeyi ve kıyamet gününü bilselerdi kendilerini keskin kılıcın üstüne nasıl atarlardı.
-
بر تو میخندد مبین او را چنان ** صد قیامت در درون استش نهان 3105
- O pir sana gülümser, fakat sen onu öyle görme; onun için yüzlerce kıyamet var.