-
ابلهان تعظیم مسجد میکنند ** در جفای اهل دل جد میکنند
- Ahmaklar Mescidi ulular da, gönül ehlinin gönlünü yıkmaya çalışır.
-
آن مجاز است این حقیقت ای خران ** نیست مسجد جز درون سروران 3110
- Hâlbuki o mecazidir be eşekler, bu hakikat. Uluların gönülden başka Mescidi yoktur.
-
مسجدی کان اندرون اولیاست ** سجدهگاه جمله است آن جا خداست
- Herkesin secdegâhı olan velilerin gönül mescitlerinde Allah vardır.
-
تا دل مرد خدا نامد به درد ** هیچ قومی را خدا رسوا نکرد
- Allah erinin gönlü derde düşmedikçe Allah, hiçbir milleti rüsvay etmemiştir.
-
قصد جنگ انبیا میداشتند ** جسم دیدند آدمی پنداشتند
- Peygamberlerle savaşa girişenler, onları cisim görüp kendileri gibi insan sanmışlardır.
-
در تو هست اخلاق آن پیشینیان ** چون نمیترسی که تو باشی همان
- Sende o ilk gelenlerin ahlâkı var. Nasıl oluyor da sen de onlar gibi helâk olmaktan korkmuyorsun?
-
آن نشانیها همه چون در تو هست ** چون تو زیشانی کجا خواهی برست 3115
- Onlardaki nişanelerin hepsi sende de var. Mademki onlardansın, nerde kurtulacaksın?
-
قصهی جوحی و آن کودک که پیش جنازهی پدر خویش نوحه میکرد
- Cuha ile babasının cenazesi önünde feryat eden çocuk
-
کودکی در پیش تابوت پدر ** زار مینالید و بر میکوفت سر
- Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağlamakta, başına vurmaktaydı.
-
کای پدر آخر کجایت میبرند ** تا ترا در زیر خاکی بسپرند
- “Baba, seni nereye götürüyorlar? Nihayet seni toprağın altına yatıracaklar.
-
میبرندت خانهی تنگ و زحیر ** نی در او قالی و نه در وی حصیر
- Öyle bir dar, öyle bir elemli eve götürüyorlar ki orada ne halı var, ne hasır.