English    Türkçe    فارسی   

2
3187-3196

  • این چنین عقل و کفایت که تراست ** تو وزیری یا شهی بر گوی راست‏
  • Böyle bir akılla, böyle bir kifayetle sen ya vezirsin, ya padişah. Doğru söyle!” dedi.
  • گفت این هر دو نیم از عامه‏ام ** بنگر اندر حال و اندر جامه‏ام‏
  • Hakîm dedi ki: “İkisi de değilim, halktan bir adamım. Halime, elbiseme baksana!”
  • گفت اشتر چند داری چند گاو ** گفت نه این و نه آن ما را مکاو
  • Bedevi “Kaç deven, kaç öküzün var?” diye sordu. Hakîm cevap verdi: “Uzun etme. Ne ona malikim, ne buna!”
  • گفت رختت چیست باری در دکان ** گفت ما را کو دکان و کو مکان‏ 3190
  • Bedevi, “Peki, bari dükkânındaki mal ne, onu söyle!” dedi. Hakîm dedi ki “Benim dükkânım nerede, yerim yurdum nerede?
  • گفت پس از نقد پرسم نقد چند ** که تویی تنها رو و محبوب پند
  • Bedevi, öyleyse paranı sorayım: sen yapayalnız gidiyorsun, hoş nasihatlerde bulunuyorsun, ne kadar paran var?
  • کیمیای مس عالم با تو است ** عقل و دانش را گهر تو بر تو است‏
  • Âlemdeki bakırları altın yapacak kimya senin elinde, akıl ve bilgi incilerin tümen, tümen dedi!” dedi.
  • گفت و الله نیست یا وجه العرب ** در همه ملکم وجوه قوت شب‏
  • Hakîm, “Ey Arabın iftiharı, vallahi para şöyle dursun, bir gecelik yiyecek alacak mangırım bile yok.
  • پا برهنه تن برهنه می‏دوم ** هر که نانی می‏دهد آن جا روم‏
  • Yalınayak, başıkabak koşup duruyorum. Kim, bir dilim ekmek verirse oraya gidiyorum.
  • مر مرا زین حکمت و فضل و هنر ** نیست حاصل جز خیال و درد سر 3195
  • Bu kadar hikmet, fazilet ve hünerden ancak hayal ve baş ağrısı elde ettim” deyince;
  • پس عرب گفتش که شو دور از برم ** تا نبارد شومی تو بر سرم‏
  • Arap dedi ki : “ Yürü, yanımdan uzaklaş, senin nuhusetin benim başıma da çökmesin.