English    Türkçe    فارسی   

2
3194-3203

  • پا برهنه تن برهنه می‏دوم ** هر که نانی می‏دهد آن جا روم‏
  • Yalınayak, başıkabak koşup duruyorum. Kim, bir dilim ekmek verirse oraya gidiyorum.
  • مر مرا زین حکمت و فضل و هنر ** نیست حاصل جز خیال و درد سر 3195
  • Bu kadar hikmet, fazilet ve hünerden ancak hayal ve baş ağrısı elde ettim” deyince;
  • پس عرب گفتش که شو دور از برم ** تا نبارد شومی تو بر سرم‏
  • Arap dedi ki : “ Yürü, yanımdan uzaklaş, senin nuhusetin benim başıma da çökmesin.
  • دور بر آن حکمت شومت ز من ** نطق تو شرم است بر اهل زمن‏
  • O şom hikmetini benden uzaklaştır. Sözün, zamane halkına şom.
  • یا تو آن سو رو من این سو می‏دوم ** ور ترا ره پیش من واپس روم‏
  • Ya sen o yana git, ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim.
  • یک جوالم گندم و دیگر ز ریگ ** به بود زین حیله‏های مرده‏ریگ‏
  • Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız!
  • احمقی‏ام بس مبارک احمقی است ** که دلم با برگ و جانم متقی است‏ 3200
  • Benim ahmaklığım, çok mübarek bir ahmaklık. Gönlümde azığım var, canım perhizkâr!”
  • گر تو خواهی کت شقاوت کم شود ** جهد کن تا از تو حکمت کم شود
  • Sen de şekavetin azalmasını istiyorsan çalış, sendeki hikmet azalsın.
  • حکمتی کز طبع زاید وز خیال ** حکمتی بی‏فیض نور ذو الجلال‏
  • Tabiattan doğan, hayalden meydana gelen hikmet, Allah nurunun feyzinden nasipsiz bir hikmettir.
  • حکمت دنیا فزاید ظن و شک ** حکمت دینی برد فوق فلک‏
  • Dünya hikmeti, zannı, şüpheyi artırır, din hikmetiyse insanı feleğin üstüne çıkarır.