-
فکر آن باشد که بگشاید رهی ** راه آن باشد که پیش آید شهی
- Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki önüne bir padişah çıkagelsin.
-
شاه آن باشد که از خود شه بود ** نه به مخزنها و لشکر شه شود
- Padişah ona derler ki kendiliğinden padişah olsun; hazinelerle, askerlerle değil.
-
تا بماند شاهی او سرمدی ** همچو عز ملک دین احمدی
- Zira kendiliğinden padişah olursa padişahlığı, Ahmet’in pâk dininin yüceliği gibi ebedîdir.
-
کرامات ابراهیم ادهم بر لب دریا
- Allah rahmet etsin, İbrahim Ethem’in deniz kıyısında gösterdiği keramet
-
هم ز ابراهیم ادهم آمده ست ** کاو ز راهی بر لب دریا نشست 3210
- İbrahim Ethem’den rivayet edilmiştir: Bir yerde deniz kıyısında oturmuş,
-
دلق خود میدوخت آن سلطان جان ** یک امیری آمد آن جا ناگهان
- O can sultanı, hırkasını dikmeğe koyulmuştu. Ansızın oraya bir emir geldi.
-
آن امیر از بندگان شیخ بود ** شیخ را بشناخت سجده کرد زود
- O emir, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.
-
خیره شد در شیخ و اندر دلق او ** شکل دیگر گشته خلق و خلق او
- Şeyh’in hırka dikmekte olduğunu görüp şaşırdı. Şekli de değişmişti, huyu da!
-
کاو رها کرد آن چنان ملک شگرف ** بر گزید آن فقر بس باریک حرف
- Emîr, kendi kendisine “ Öyle bir ulu sultanlığı terk etti de şu yoksulluğu ihtiyar etti. Bu ne acayip iş!
-
ترک کرد او ملک هفت اقلیم را ** میزند بر دلق سوزن چون گدا 3215
- Yedi iklim padişahlığını kaybetsin de yoksullar gibi kendi hırkasını diksin” diyordu.
-
شخ واقف گشت از اندیشهاش ** شیخ چون شیر است و دلها بیشهاش
- Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.