English    Türkçe    فارسی   

2
3214-3223

  • کاو رها کرد آن چنان ملک شگرف ** بر گزید آن فقر بس باریک حرف‏
  • Emîr, kendi kendisine “ Öyle bir ulu sultanlığı terk etti de şu yoksulluğu ihtiyar etti. Bu ne acayip iş!
  • ترک کرد او ملک هفت اقلیم را ** می‏زند بر دلق سوزن چون گدا 3215
  • Yedi iklim padişahlığını kaybetsin de yoksullar gibi kendi hırkasını diksin” diyordu.
  • شخ واقف گشت از اندیشه‏اش ** شیخ چون شیر است و دلها بیشه‏اش‏
  • Şeyh, onun düşüncesini anladı. Şeyh aslana benzer, gönülleri ormana.
  • چون رجا و خوف در دلها روان ** نیست مخفی بر وی اسرار جهان‏
  • Şeyh, ümit ve korku gibi gönüllere girer, yürür. Cihan esrarı ona gizli değildir.
  • دل نگه دارید ای بی‏حاصلان ** در حضور حضرت صاحب دلان‏
  • Ey sermayesizler, gönül sahiplerinin huzurunda gönüllerinizi koruyun!
  • پیش اهل تن ادب بر ظاهر است ** که خدا ز ایشان نهان را ساتر است‏
  • Ten ehlinin yanında edep, zahiri muameleden ibarettir. Çünkü Allah, onlardan gizli şeyleri örtmüştür.
  • پیش اهل دل ادب بر باطن است ** ز انکه دلشان بر سرایر فاطن است‏ 3220
  • Fakat gönül ehillerinin yanında edep, bâtıni bir muameledir. Bâtına aittir. Zira onların gönülleri, gizli şeyleri anlar.
  • تو بعکسی پیش کوران بهر جاه ** با حضور آیی نشینی پایگاه‏
  • Sen ne aykırı iş yapıyorsun. Körlerin yanına bir makam kapmak hevesiyle gidiyor, huzur ile edebe riayet ederek ta kapı yanında oturuyor.
  • پیش بینایان کنی ترک ادب ** نار شهوت را از آن گشتی حطب‏
  • Gözlülerin yanındaysa edebi terk ediyorsun. Onun için şehvet ateşine odun oldun ya!
  • چون نداری فطنت و نور هدی ** بهر کوران روی را می‏زن جلا
  • Mademki anlayışın yok, hidayet nurundan mahrumsun, körler için yüzünü cilâla, süsle dur.