-
راهها داند ولی در زیر خاک ** هر طرف او خاک را کرده ست چاک
- Yolları, izleri bilmez değil, bilir ama yer altındakileri bilir. O, her yanda toprağı delmiş, delik deşik etmiştir.
-
نفس موشی نیست الا لقمه رند ** قدر حاجت موش را عقلی دهند
- Fare gibi nefis, ancak lokma ufalar. Allah fareye de miktarınca akıl vermiştir.
-
ز انکه بیحاجت خداوند عزیز ** مینبخشد هیچ کس را هیچ چیز
- Çünkü yüce Allah, hiç kimseye, ihtiyacından artık bir şey vermez.
-
گر نبودی حاجت عالم زمین ** نافریدی هیچ رب العالمین 3275
- Eğer âlemin yeryüzüne ihtiyacı olmasaydı âlemlerin Rabbi, yeri yaratmazdı.
-
وین زمین مضطرب محتاج کوه ** گر نبودی نافریدی پر شکوه
- Bu titreyip duran yeryüzü, dağlara muhtaç olmasaydı Allah, o heybetli dağları halk etmezdi.
-
ور نبودی حاجت افلاک هم ** هفت گردون نافریدی از عدم
- Göklere de ihtiyaç olmasaydı yedi kat göğü yoktan meydana getirmezdi.
-
آفتاب و ماه و این استارگان ** جز به حاجت کی پدید آمد عیان
- Güneş, ay ve şu yıldızlar, ancak ihtiyaç yüzünden zuhura geldi.
-
پس کمند هستها حاجت بود ** قدر حاجت مرد را آلت دهد
- Şu halde varlıkların kemendi, (yoklukları çekip varlık âlemine getiren) ihtiyaçtır. Allah’ın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zahir olur.
-
پس بیفزا حاجت ای محتاج زود ** تا بجوشد در کرم دریای جود 3280
- Yürü, çabuk ihtiyacını arttırır da Allah’ın kereminden cömertlik denizi coşsun.
-
این گدایان بر ره و هر مبتلا ** حاجت خود مینماید خلق را
- Şu yol üstünde dilenen, şu dilenciliğe düşmüş olan yoksullar, halka ihtiyaçlarını arz ederler.