-
پس کمند هستها حاجت بود ** قدر حاجت مرد را آلت دهد
- Şu halde varlıkların kemendi, (yoklukları çekip varlık âlemine getiren) ihtiyaçtır. Allah’ın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zahir olur.
-
پس بیفزا حاجت ای محتاج زود ** تا بجوشد در کرم دریای جود 3280
- Yürü, çabuk ihtiyacını arttırır da Allah’ın kereminden cömertlik denizi coşsun.
-
این گدایان بر ره و هر مبتلا ** حاجت خود مینماید خلق را
- Şu yol üstünde dilenen, şu dilenciliğe düşmüş olan yoksullar, halka ihtiyaçlarını arz ederler.
-
کوری و شلی و بیماری و درد ** تا از این حاجت بجنبد رحم مرد
- Kör, sakat, hasta, illetli olduklarını gösterir, bu suretle halkın merhametini coşturmak isterler.
-
هیچ گوید نان دهید ای مردمان ** که مرا مال است و انبار است و خوان
- “Ey halk, ekmek verin. Benim de ambarım var, benim de malım, benim de sofram var” derler mi hiç?
-
چشم ننهادهست حق در کور موش ** ز انکه حاجت نیست چشمش بهر نوش
- Köstebeğin yemek içmek için göze ihtiyacı yoktur. Onun için Allah onu gözsüz yarattı.
-
میتواند زیست بیچشم و بصر ** فارغ است از چشم او در خاک تر 3285
- Köstebek, gözsüz de pekâlâ yaşayabilir. Ter-ü taze toprakta göze ne ihtiyacı var?
-
جز به دزدی او برون ناید ز خاک ** تا کند خالق از آن دزدیش پاک
- Zaten ancak hırsızlık etmek için topraktan çıkar, başka bir iş için değil, Allah, onu bu hırsızlıktan arıtsa,
-
بعد از آن پر یابد و مرغی شود ** چون ملایک جانب گردون رود
- O da kanatlanır, kuş olur; melekler gibi göklere uçup gider.
-
هر زمان در گلشن شکر خدا ** او بر آرد همچو بلبل صد نوا
- Allah’ın gül bahçesinde her an bülbül gibi yüzlerce nağme çıkarır.