English    Türkçe    فارسی   

2
3305-3314

  • آن یکی گفتش ادب را هوش دار ** خرد نبود این چنین ظن بر کبار 3305
  • Başka biri de ona dedi ki “Edebe riayet et. Büyükler hakkında böyle zanda bulunmak yaraşmaz.
  • دور از او و دور از آن اوصاف او ** که ز سیلی تیره گردد صاف او
  • Onun sâf seli, bulanıversin, bu ondan ve onun sıfatlarından ne kadar uzak!
  • این چنین بهتان منه بر اهل حق ** این خیال تست بر گردان ورق‏
  • Hak ehline böyle bühtanlarda bulunma. Bu, senin hayalinden ibaret, çevir yaprağı!
  • این نباشد ور بود ای مرغ خاک ** بحر قلزم را ز مرداری چه باک‏
  • Böyle bir şey olmaz ya, şayet olsa bile ey toprakta uçan kuş, bahrimuhite pislikten ne zarar!
  • نیست دون القلتین و حوض خرد ** کی تواند قطره‏ایش از کار برد
  • O, iki testiden az, yahut küçük bir havuz değil ki, bir katracık pislik onu nasıl bulandırır, nasıl kirletir.?
  • آتش ابراهیم را نبود زیان ** هر که نمرودی است گو می‏ترس از آن‏ 3310
  • Ateş, İbrahim’e bir ziyan veremedi. Kim Nemrutsa sen ona de: Kork ateşten!
  • نفس نمرود است و عقل و جان خلیل ** روح در عین است و نفس اندر دلیل‏
  • Nefis Nemrut’tur, akılla can da Halil. Ruh, işin tam içindedir. Kılavuza ihtiyaç yok, kılavuza muhtaç olan nefistir.
  • این دلیل راه رهرو را بود ** کاو به هر دم در بیابان گم شود
  • Kılavuz yolcuya, çöllerde her an kaybolana lâzımdır.
  • واصلان را نیست جز چشم و چراغ ** از دلیل و راهشان باشد فراغ‏
  • Menzile ulaşanlara gözden, ışıktan başka bir şey lâzım değil. Onlar kılavuzdan da kurtulmuşlardır, çölden de.
  • گر دلیلی گفت آن مرد وصال ** گفت بهر فهم اصحاب جدال‏
  • Eğer o vuslat eri bir delil getirirse henüz mücadele içinde bocalayanlar anlasınlar diye getirir.