English    Türkçe    فارسی   

2
3313-3322

  • واصلان را نیست جز چشم و چراغ ** از دلیل و راهشان باشد فراغ‏
  • Menzile ulaşanlara gözden, ışıktan başka bir şey lâzım değil. Onlar kılavuzdan da kurtulmuşlardır, çölden de.
  • گر دلیلی گفت آن مرد وصال ** گفت بهر فهم اصحاب جدال‏
  • Eğer o vuslat eri bir delil getirirse henüz mücadele içinde bocalayanlar anlasınlar diye getirir.
  • بهر طفل نو پدر تی‏تی کند ** گر چه عقلش هندسه‏ی گیتی کند 3315
  • Baba, küçük çocuğuna onun dilince “Ti, ti” der, aklı, âlemi ölçüp biçse bile!
  • کم نگردد فضل استاد از علو ** گر الف چیزی ندارد گوید او
  • Üstat “ Elifte bir şey yok” dese fazileti eksilmez, yücelikten düşmez.
  • از پی تعلیم آن بسته دهن ** از زبان خود برون باید شدن‏
  • Henüz söz bilmez cahile bir şeyler öğretmek için kendi dilini terk etmek,
  • در زبان او بباید آمدن ** تا بیاموزد ز تو او علم و فن‏
  • Onun dilince konuşmak gerek. Ancak bu suretle senden bir bilgi, bir fen öğrenebilir.
  • پس همه خلقان چو طفلان وی‏اند ** لازم است این پیر را در وقت پند
  • Bütün halk da şeyhin çocukları mesabesindedir. Nasihat verdiği zaman pîre, onların seviyesine inmek lâzım”
  • کفر را حد است و اندازه بدان ** شیخ و نور شیخ را نبود کران‏ 3320
  • Küfrün de bir haddi, hududu var. Fakat şeyhe ve şeyhin nuruna bir kenar, bir had yok!
  • پیش بی‏حد هر چه محدود است لاست ** کل شی‏ء غیر وجه الله فناست‏
  • Haddi hududu olmayanın yanında mahdut olan şey, yok demektir. Allah’tan başka her şey fanidir.
  • کفر و ایمان نیست آن جایی که اوست ** انکه او مغز است و این دو رنگ و پوست‏
  • Onun bulunduğu yerde ne küfür var, ne iman. Çünkü o içtir, küfürle imansa deri.