-
گر دلیلی گفت آن مرد وصال ** گفت بهر فهم اصحاب جدال
- Eğer o vuslat eri bir delil getirirse henüz mücadele içinde bocalayanlar anlasınlar diye getirir.
-
بهر طفل نو پدر تیتی کند ** گر چه عقلش هندسهی گیتی کند 3315
- Baba, küçük çocuğuna onun dilince “Ti, ti” der, aklı, âlemi ölçüp biçse bile!
-
کم نگردد فضل استاد از علو ** گر الف چیزی ندارد گوید او
- Üstat “ Elifte bir şey yok” dese fazileti eksilmez, yücelikten düşmez.
-
از پی تعلیم آن بسته دهن ** از زبان خود برون باید شدن
- Henüz söz bilmez cahile bir şeyler öğretmek için kendi dilini terk etmek,
-
در زبان او بباید آمدن ** تا بیاموزد ز تو او علم و فن
- Onun dilince konuşmak gerek. Ancak bu suretle senden bir bilgi, bir fen öğrenebilir.
-
پس همه خلقان چو طفلان ویاند ** لازم است این پیر را در وقت پند
- Bütün halk da şeyhin çocukları mesabesindedir. Nasihat verdiği zaman pîre, onların seviyesine inmek lâzım”
-
کفر را حد است و اندازه بدان ** شیخ و نور شیخ را نبود کران 3320
- Küfrün de bir haddi, hududu var. Fakat şeyhe ve şeyhin nuruna bir kenar, bir had yok!
-
پیش بیحد هر چه محدود است لاست ** کل شیء غیر وجه الله فناست
- Haddi hududu olmayanın yanında mahdut olan şey, yok demektir. Allah’tan başka her şey fanidir.
-
کفر و ایمان نیست آن جایی که اوست ** انکه او مغز است و این دو رنگ و پوست
- Onun bulunduğu yerde ne küfür var, ne iman. Çünkü o içtir, küfürle imansa deri.
-
این فناها پردهی آن وجه گشت ** چون چراغ خفیه اندر زیر طشت
- Bu yokluklar, yüze perdedir. O, leğen altında gizli ışığa benzer.