-
در زبان او بباید آمدن ** تا بیاموزد ز تو او علم و فن
- Onun dilince konuşmak gerek. Ancak bu suretle senden bir bilgi, bir fen öğrenebilir.
-
پس همه خلقان چو طفلان ویاند ** لازم است این پیر را در وقت پند
- Bütün halk da şeyhin çocukları mesabesindedir. Nasihat verdiği zaman pîre, onların seviyesine inmek lâzım”
-
کفر را حد است و اندازه بدان ** شیخ و نور شیخ را نبود کران 3320
- Küfrün de bir haddi, hududu var. Fakat şeyhe ve şeyhin nuruna bir kenar, bir had yok!
-
پیش بیحد هر چه محدود است لاست ** کل شیء غیر وجه الله فناست
- Haddi hududu olmayanın yanında mahdut olan şey, yok demektir. Allah’tan başka her şey fanidir.
-
کفر و ایمان نیست آن جایی که اوست ** انکه او مغز است و این دو رنگ و پوست
- Onun bulunduğu yerde ne küfür var, ne iman. Çünkü o içtir, küfürle imansa deri.
-
این فناها پردهی آن وجه گشت ** چون چراغ خفیه اندر زیر طشت
- Bu yokluklar, yüze perdedir. O, leğen altında gizli ışığa benzer.
-
پس سر این تن حجاب آن سر است ** پیش آن سر این سر تن کافر است
- Hulâsa bu ten başı, o başa perdedir. O başın önünde bu ten başı kesilmiş gibidir, bir şeye yaramaz.
-
کیست کافر غافل از ایمان شیخ ** چیست مرده بیخبر از جان شیخ 3325
- Kâfir kimdir? Şeyhin imanından gafil olan. Ölü kimdir? Şeyhin canından haberdar olmayan!
-
جان نباشد جز خبر در آزمون ** هر که را افزون خبر جانش فزون
- Can, tecrübelerle sabittir ki haberdar olmaktan ibarettir. Kim, daha fazla haberdarsa daha ziyade canlıdır.
-
جان ما از جان حیوان بیشتر ** از چه ز آن رو که فزون دارد خبر
- Canımız hayvan canından daha üstündür, neden? Çünkü daha fazla biliyoruz.