-
آن یکی میگفت در عهد شعیب ** که خدا از من بسی دیده ست عیب
- Şuayb zamanında birisi, “Allah benden nice ayıplar gördü.”
-
چند دید از من گناه و جرمها ** و ز کرم یزدان نمیگیرد مرا 3365
- Nice suçlarda bulundum. Böyle olduğum halde kereminden bana ceza vermiyor, beni muahaze etmiyor” dedi.
-
حق تعالی گفت در گوش شعیب ** در جواب او فصیح از راه غیب
- Ulu Allah, Şuayb’ın kulağına dedi ki. “Ona gayp âleminden fasih bir dille cevap ver:
-
که بگفتی چند کردم من گناه ** و ز کرم نگرفت در جرمم اله
- Sen, ben ne kadar suç işledim, öyle olduğu halde Allah kereminden suçuma bakmıyor, bana mücazat etmiyor dedin ama
-
عکس میگویی و مقلوب ای سفیه ** ای رها کرده ره و بگرفته تیه
- Ey aykırı düşünceli, ey sersem, ey yolu bırakıp da çölü tutmuş!
-
چند چندت گیرم و تو بیخبر ** در سلاسل ماندهای پا تا به سر
- Seni nice kereler cezalandırdım. Fakat senin haberin yok. Ayağından tepene kadar zincirler içinde kalmışsın.
-
زنگ تو بر تویت ای دیگ سیاه ** کرد سیمای درونت را تباه 3370
- A kara kazan, isin, pasın kat, kat; için, yüzün berbat!
-
بر دلت زنگار بر زنگارها ** جمع شد تا کور شد ز اسرارها
- Gönlünde is üstünde is, kurum üstünde kurum. Bu is ve kurum bir derecede ki nihayet gönlün, bütün sırlara karşı kör olmuş.
-
گر زند آن دود بر دیگ نوی ** آن اثر بنماید ار باشد جوی
- Eğer o is, kurum, yeni bir kazana ursa bir arpa tanesi kadar küçük bile olsa eseri görünür.
-
ز انکه هر چیزی به ضد پیدا شود ** بر سپیدی آن سیه رسوا شود
- Çünkü her şey, zıddı ile meydana çıkar. Bembeyaz kazanın beyazlığı ütünde o kara is berbat bir şekilde kendini gösterir.