English    Türkçe    فارسی   

2
3427-3436

  • گفت پیغمبر که از بهر مهان ** حق نجس را پاک گرداند بدان‏
  • Peygamber, “Şunu bil: Allah, büyükler pis şeyleri temiz etmiştir.
  • سجده‏گاهم را از آن رو لطف حق ** پاک گردانید تا هفتم طبق‏
  • Hakk’ın lûtfu, bu yüzden secdegâhımı, ta yedinci kat göğe kadar arıttı” diye cevap verdi.
  • هان و هان ترک حسد کن با شهان ** ور نه ابلیسی شوی اندر جهان‏
  • Kendine gel, kendine. Padişahlara hasede kalkışma. Terk et hasedi. Yoksa âlemde sen de bir iblis olursun.
  • کاو اگر زهری خورد شهدی شود ** تو اگر شهدی خوری زهری بود 3430
  • Veli, zehir yese bal olur, sen bal yesen zehir kesilir.
  • کاو بدل گشت و بدل شد کار او ** لطف گشت و نور شد هر نار او
  • O, varlığını Allah varlığına tebdil etmiştir. İşi de eşyayı tebdil etmedir. O, lütuftan ibaret bir hale gelmiştir, her türlü ateşi de nur olmuştur.
  • قوت حق بود مر بابیل را ** ور نه مرغی چون کشد مر پیل را
  • Ebabil kuşlarında Allah kuvveti vardı. Yoksa bir kuşcağız nasıl olurda bir fili helâk edebilirdi?
  • لشکری را مرغکی چندی شکست ** تا بدانی کان صلابت از حق است‏
  • Koca bir orduyu birkaç kuş kırıp geçirdi. Bak da bu kudretin Allah’tan olduğunu bil.
  • گر تو را وسواس آید زین قبیل ** رو بخوان تو سوره‏ی اصحاب فیل‏
  • Eğer bundan şüpheye düşersen yürü var, Eshabı fil suresini oku.
  • ور کنی با او مری و همسری ** کافرم دان گر تو ز ایشان سر بری‏ 3435
  • Onunla inada kalkışır, beraberlik dâvasına girişirsen, yok mu? Eğer onlardan başını kurtarabilirsen beni de kâfir bil sen!
  • کشیدن موش مهار شتر را و متعجب شدن موش در خود
  • Farenin deve yularını çekmesi ve kendi kendisine gururlanması
  • موشکی در کف مهار اشتری ** در ربود و شد روان او از مری‏
  • Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.