-
گفت پیغمبر که از بهر مهان ** حق نجس را پاک گرداند بدان
- Peygamber, “Şunu bil: Allah, büyükler pis şeyleri temiz etmiştir.
-
سجدهگاهم را از آن رو لطف حق ** پاک گردانید تا هفتم طبق
- Hakk’ın lûtfu, bu yüzden secdegâhımı, ta yedinci kat göğe kadar arıttı” diye cevap verdi.
-
هان و هان ترک حسد کن با شهان ** ور نه ابلیسی شوی اندر جهان
- Kendine gel, kendine. Padişahlara hasede kalkışma. Terk et hasedi. Yoksa âlemde sen de bir iblis olursun.
-
کاو اگر زهری خورد شهدی شود ** تو اگر شهدی خوری زهری بود 3430
- Veli, zehir yese bal olur, sen bal yesen zehir kesilir.
-
کاو بدل گشت و بدل شد کار او ** لطف گشت و نور شد هر نار او
- O, varlığını Allah varlığına tebdil etmiştir. İşi de eşyayı tebdil etmedir. O, lütuftan ibaret bir hale gelmiştir, her türlü ateşi de nur olmuştur.
-
قوت حق بود مر بابیل را ** ور نه مرغی چون کشد مر پیل را
- Ebabil kuşlarında Allah kuvveti vardı. Yoksa bir kuşcağız nasıl olurda bir fili helâk edebilirdi?
-
لشکری را مرغکی چندی شکست ** تا بدانی کان صلابت از حق است
- Koca bir orduyu birkaç kuş kırıp geçirdi. Bak da bu kudretin Allah’tan olduğunu bil.
-
گر تو را وسواس آید زین قبیل ** رو بخوان تو سورهی اصحاب فیل
- Eğer bundan şüpheye düşersen yürü var, Eshabı fil suresini oku.
-
ور کنی با او مری و همسری ** کافرم دان گر تو ز ایشان سر بری 3435
- Onunla inada kalkışır, beraberlik dâvasına girişirsen, yok mu? Eğer onlardan başını kurtarabilirsen beni de kâfir bil sen!
-
کشیدن موش مهار شتر را و متعجب شدن موش در خود
- Farenin deve yularını çekmesi ve kendi kendisine gururlanması
-
موشکی در کف مهار اشتری ** در ربود و شد روان او از مری
- Bir fareceğiz, bir devenin yularını eline aldı, kurula, kurula yola düştü.