English    Türkçe    فارسی   

2
3474-3483

  • تا نشد زر مس نداند من مسم ** تا نشد شه دل نداند مفلسم‏
  • Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
  • خدمت اکسیر کن مس‏وار تو ** جور می‏کش ای دل از دل دار تو 3475
  • Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek.
  • کیست دل دار اهل دل نیکو بدان ** که چو روز و شب جهانند از جهان‏
  • Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehli dildir. Çünkü ehli dil olan, gece ve gündüz gibi cihandan kaçıp durmakta, âlemde eğleşmemektedir.
  • عیب کم گو بنده‏ی الله را ** متهم کم کن به دزدی شاه را
  • Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı hırsızlıkla az kına.
  • کرامات آن درویش که در کشتی متهمش کردند
  • Gemide bir dervişi hırsızlıkla töhmet altına almaları
  • بود درویشی درون کشتیی ** ساخته از رخت مردی پشتیی‏
  • Bir gemide bir derviş vardı. Erliği kendisine arka yastığı yapmış, ona dayanmıştı.
  • یاوه شد همیان زر او خفته بود ** جمله را جستند و او را هم نمود
  • Gemide bir kese altın kayboldu. O, uyuyordu. Herkesi aradılar. Birisi onu da gösterip,
  • کاین فقیر خفته را جوییم هم ** کرد بیدارش ز غم صاحب درم‏ 3480
  • “Bu uyuyan yoksulu da arayalım” dedi. Para sahibi derdinden onu da uyandırdı.
  • که در این کشتی حرمدان گمشدست ** جمله را جستیم نتوانی تو رست‏
  • “Bu gemide bir kese kayboldu. Herkesi aradık, bu arayıştan sen kurtulamazsın.
  • دلق بیرون کن برهنه شو ز دلق ** تا ز تو فارغ شود اوهام خلق‏
  • Hırkanı çıkar, soyun da senin hakkında kimsenin şüphesi kalmasın” dedi.
  • گفت یا رب مر غلامت را خسان ** متهم کردند فرمان در رسان‏
  • Derviş “Yarabbi, şu aşağılık kişiler, kulunu töhmet altına alıyorlar, fermanını eriştir” dedi.