-
بود درویشی درون کشتیی ** ساخته از رخت مردی پشتیی
- Bir gemide bir derviş vardı. Erliği kendisine arka yastığı yapmış, ona dayanmıştı.
-
یاوه شد همیان زر او خفته بود ** جمله را جستند و او را هم نمود
- Gemide bir kese altın kayboldu. O, uyuyordu. Herkesi aradılar. Birisi onu da gösterip,
-
کاین فقیر خفته را جوییم هم ** کرد بیدارش ز غم صاحب درم 3480
- “Bu uyuyan yoksulu da arayalım” dedi. Para sahibi derdinden onu da uyandırdı.
-
که در این کشتی حرمدان گمشدست ** جمله را جستیم نتوانی تو رست
- “Bu gemide bir kese kayboldu. Herkesi aradık, bu arayıştan sen kurtulamazsın.
-
دلق بیرون کن برهنه شو ز دلق ** تا ز تو فارغ شود اوهام خلق
- Hırkanı çıkar, soyun da senin hakkında kimsenin şüphesi kalmasın” dedi.
-
گفت یا رب مر غلامت را خسان ** متهم کردند فرمان در رسان
- Derviş “Yarabbi, şu aşağılık kişiler, kulunu töhmet altına alıyorlar, fermanını eriştir” dedi.
-
چون به درد آمد دل درویش از آن ** سر برون کردند هر سو در زمان
- Dervişin gönlü dertlenir dertlenmez hemen denizin her tarafından,
-
صد هزاران ماهی از دریای ژرف ** در دهان هر یکی دری شگرف 3485
- Yüzbinlerce balık baş çıkardı. Her birinin ağzında bir inci vardı. Ama ne inci?
-
صد هزاران ماهی از دریای پر ** در دهان هر یکی در و چه در
- Her tanesi bir memleket haracı. Allah’tan geliyor, elbette eşi bulunmaz.
-
هر یکی دری خراج ملکتی ** کز اله است این ندارد شرکتی
- Derviş gemiye birkaç inci atıp fırladı, havayı âdeta kendisine bir taht edip oturdu.