-
گفت یا رب مر غلامت را خسان ** متهم کردند فرمان در رسان
- Derviş “Yarabbi, şu aşağılık kişiler, kulunu töhmet altına alıyorlar, fermanını eriştir” dedi.
-
چون به درد آمد دل درویش از آن ** سر برون کردند هر سو در زمان
- Dervişin gönlü dertlenir dertlenmez hemen denizin her tarafından,
-
صد هزاران ماهی از دریای ژرف ** در دهان هر یکی دری شگرف 3485
- Yüzbinlerce balık baş çıkardı. Her birinin ağzında bir inci vardı. Ama ne inci?
-
صد هزاران ماهی از دریای پر ** در دهان هر یکی در و چه در
- Her tanesi bir memleket haracı. Allah’tan geliyor, elbette eşi bulunmaz.
-
هر یکی دری خراج ملکتی ** کز اله است این ندارد شرکتی
- Derviş gemiye birkaç inci atıp fırladı, havayı âdeta kendisine bir taht edip oturdu.
-
در چند انداخت در کشتی و جست ** مر هوا را ساخت کرسی و نشست
- Padişahlar gibi tahtının üstüne bağdaş kurup kuruldu.
-
خوش مربع چون شهان بر تخت خویش ** او فراز اوج و کشتیاش به پیش
- O, havanın yücesinde, gemi de onun önünde!
-
گفت رو کشتی شما را حق مرا ** تا نباشد با شما دزد گدا 3490
- Dedi ki: “Yürüyün, gidin. Gemi sizin Hak benim, yoksul bir hırsız sizinle bir arada olmasın!
-
تا که را باشد خسارت زین فراق ** من خوشم جفت حق و با خلق طاق
- Bakalım, bu ayrılıktan kim ziyan eder? Ben hoşum, Hak’la çift, halktan tek!
-
نه مرا او تهمت دزدی نهد ** نه مهارم را به غمازی دهد
- O, ne beni hırsızlıkla töhmet altına alır ne yularımı bir gammaza verir!”