در چند انداخت در کشتی و جست ** مر هوا را ساخت کرسی و نشست
Padişahlar gibi tahtının üstüne bağdaş kurup kuruldu.
خوش مربع چون شهان بر تخت خویش ** او فراز اوج و کشتیاش به پیش
O, havanın yücesinde, gemi de onun önünde!
گفت رو کشتی شما را حق مرا ** تا نباشد با شما دزد گدا3490
Dedi ki: “Yürüyün, gidin. Gemi sizin Hak benim, yoksul bir hırsız sizinle bir arada olmasın!
تا که را باشد خسارت زین فراق ** من خوشم جفت حق و با خلق طاق
Bakalım, bu ayrılıktan kim ziyan eder? Ben hoşum, Hak’la çift, halktan tek!
نه مرا او تهمت دزدی نهد ** نه مهارم را به غمازی دهد
O, ne beni hırsızlıkla töhmet altına alır ne yularımı bir gammaza verir!”
بانگ کردند اهل کشتی کای همام ** از چه دادندت چنین عالی مقام
Gemidekiler dediler ki: “Ey ulu, sana bu yüce makamı ne yüzden verdiler?”
گفت از تهمت نهادن بر فقیر ** و ز حق آزاری پی چیزی حقیر
Derviş, “Yoksulu töhmet altına almak, hor hakir bir şey için Hakk’ı incitmek yüzünden.
حاش لله بل ز تعظیم شهان ** که نبودم در فقیران بد گمان3495
Hâşa, bu yüzden değil. Ululara tazim ettiğimden. Çünkü ben, yoksullar hakkında hiç kötü zanna düşmedim.
آن فقیران لطیف خوش نفس ** کز پی تعظیمشان آمد عبس
Onlar öyle lâtif, öyle nefesleri hoş kişilerdir ki onları ululamak için Allah’tan “ Abese” suresi geldi.
آن فقیری بهر پیچا پیچ نیست ** بل پی آن که بجز حق هیچ نیست
Onların yoksulluğu, dünyayı dönüp dolaşma yüzünden ve dünyalık için değil. Hak’tan başka hiçbir şey olmadığından onlarda yokluğu, yoksulluğu kabul etmişlerdir.