-
بر قرین خویش مفزا در صفت ** کان فراق آرد یقین در عاقبت
- Yoldaşına pek yüklenme, çok söz söyleme, onu pek övme, çünkü bu, nihayet ayrılığa sebep olur.
-
نطق موسی بد بر اندازه و لیک ** هم فزون آمد ز گفت یار نیک 3515
- Musa’nın sözü, kendince haddindeydi ama o iyi dosta fazla geldi.
-
آن فزونی با خضر آمد شقاق ** گفت رو تو مکثری هذا فراق
- O fazlalık da Hızır’la arasının açılmasına sebep oldu. Musa’ya “Haydi, git... Sen çok söylüyorsun... Gayri ayrılık geldi, çattı!
-
موسیا بسیار گویی دور شو ** ور نه با من گنگ باش و کور شو
- Musa, sen ne fazla konuşuyorsun, git, uzaklaş... Yahut da benimle olunca kör dilsiz kesil.
-
ور نرفتی وز ستیزه شستهای ** تو به معنی رفتهای بگسستهای
- Yok... Eğer gitmez, inadına oturursan hakikatte de bence gitmiş, benden ayrılmış sayılırsın” dedi.
-
چون حدث کردی تو ناگه در نماز ** گویدت سوی طهارت رو به تاز
- Meselâ namazda ansızın yellensen, biriside sana git yeniden aptes al dese,
-
ور نرفتی خشک جنبان میشوی ** خود نمازت رفت بنشین ای غوی 3520
- Gitmez, orada kakılır kalır namaz kılmaya devam edersen istediğin kadar eğil bükül, yat kalk.. be şaşkın, zaten namazın gitti!
-
رو بر آنها که هم جفت تواند ** عاشقان و تشنهی گفت تواند
- Yürü, seninle eş olanların, sözünü sohbetini susamışçasına sevenlerin yanına var.
-
پاسبان بر خوابناکان بر فزود ** ماهیان را پاسبان حاجت نبود
- Bekçi, uyuyanlara göredir. Balıkların bekçiye ne ihtiyacı var?
-
جامه پوشان را نظر بر گازر است ** جان عریان را تجلی زیور است
- Çamaşırcıya elbise giyenler muhtaçtır. Çırçıplak canın ziyneti Allah tecellisidir.