-
ز انکه مریم وقت وضع حمل خویش ** بود از بیگانه دور و هم ز خویش
- Meryem, doğuracağı zaman yabancıdan da uzaktı, akrabadan da.
-
از برون شهر آن شیرین فسون ** تا نشد فارغ نیامد خود درون
- O güzel hatun şehirden dışarı çıktı. Doğurmadıkça şehre girmedi.
-
چون بزادش آن گهانش بر کنار ** بر گرفت و برد تا پیش تبار 3610
- Doğurunca yavrusunu kucağına alıp, bağrına basıp soyunun, sopunun yanına geldi.
-
مادر یحیی کجا دیدش که تا ** گوید او را این سخن در ماجرا
- Yahya’nın anası, onu nerede gördü de bu hikâyeyi anlattı, bu sözü söyledi?”
-
جواب اشکال
- Bu şüpheye verilen cevap
-
این بداند کان که اهل خاطر است ** غایب آفاق او را حاضر است
- Bunu ilhama mazhar olan, afakta, gayp âleminde bulunan şeyleri yanındaymış gibi bilen kişi anlar.
-
پیش مریم حاضر آید در نظر ** مادر یحیی که دور است از بصر
- Yahya’nın anası, uzakta olmakla beraber Meryem’in yanında bulunabilir.
-
دیدهها بسته ببیند دوست را ** چون مشبک کرده باشد پوست را
- Vücut, göz göz olunca gözler kapalı olduğu halde de sevgilinin yüzü görülebilir.
-
ور ندیدش نه از برون نز اندرون ** از حکایت گیر معنی ای زبون 3615
- Mamafih baş gözüyle de göremediğini, can gözüyle de göremediğini farz et, ne çıkar? Ey düşkün, sen kısadan hisse almaya bak!
-
نه چنان کافسانهها بشنیده بود ** همچو شین بر نقش آن چسبیده بود
- Kıssaları duyup “Nakış” kelimesine “Ş” harfinin eklendiği gibi o kıssaların suretine bağlanan, dış yüzüne kapılan kişiye benzeme.
-
تا همیگفت آن کلیله بیزبان ** چون سخن نوشد ز دمنه بیبیان
- Dilsiz Dimne, Kelile’ye nasıl söz söyler? Söz söylemekten aciz Dinme, Kelile’ye meramını nasıl anlatırdı?