-
گفت دانایی برای داستان ** که درختی هست در هندوستان
- Bilgili biri, hikâye yollu “Hindistan’da bir ağaç vardır.
-
هر کسی کز میوهی او خورد و برد ** نه شود او پیر نه هرگز بمرد
- Meyvesini yiyen ne ihtiyarlar, ne ölür!” der.
-
پادشاهی این شنید از صادقی ** بر درخت و میوهاش شد عاشقی
- Bir padişah bunu duyar, doğru sanıp o ağaca ve meyvesine âşık olur.
-
قاصدی دانا ز دیوان ادب ** سوی هندستان روان کرد از طلب
- Bu ağacı bulmak, meyvesini getirmek üzere divan adamlarından bilgili birisini Hindistan’a yollar.
-
سالها میگشت آن قاصد از او ** گرد هندستان برای جستجو 3645
- Adamcağız yıllarca Hindistan’da o ağacı arar, tarar.
-
شهر شهر از بهر این مطلوب گشت ** نه جزیره ماند و نه کوه و نه دشت
- Bulmak için şehir şehir gezer, ne ada bırakır, ne dağ bırakır, ne ova bırakır!
-
هر که را پرسید کردش ریشخند ** کاین که جوید جز مگر مجنون بند
- Kime sorduysa “ Bu ne arıyor, deli mi, ne?” diye güler, alay eder.
-
بس کسان صفعش زدند اندر مزاح ** بس کسان گفتند ای صاحب فلاح
- Niceler alaya alıp döverler, niceler istihza edip “Akıllı,
-
جستجوی چون تو زیرک سینه صاف ** کی تهی باشد کجا باشد گزاف
- Senin gibi zeki ve temiz kişinin bu arayışında elbette bir esas var, hiç boş olur mu?” derler.
-
وین مراعاتش یکی صفعی دگر ** وین ز صفع آشکارا سختتر 3650
- Ona alay yollu ettikleri bu riayet de ayrı bir tokat hatta bu enikonu tokattan da beter!