-
گفت من نومید پیش او روم ** ز آستان او به راه اندر شوم 3660
- Nedim ümitsiz bir halde “Önce onun tekkesine gideyim de oradan yola düşeyim.
-
تا دعای او بود همراه من ** چون که نومیدم من از دل خواه من
- İstediğimi bulamadım, ümidim kesildi. Bâri duası yoldaşım olsun” der;
-
رفت پیش شیخ با چشم پر آب ** اشک میبارید مانند سحاب
- Gözleri yaşlı bulut gibi yaş döke, döke Şeyhin huzuruna varır.
-
گفت شیخا وقت رحم و رقت است ** ناامیدم وقت لطف این ساعت است
- “Şeyhim, acımanın, esirgemenin tam zamanı. Ümidim kesildi... Lütfedecek an, bu an!” der.
-
گفت وا گو کز چه نومیدیستت ** چیست مطلوب تو رو با چیستت
- Şeyh, “Ümitsizsen bile söyle. Matlûbun ne? Neye yüz tutun?” diye sorar.
-
گفت شاهنشاه کردم اختیار ** از برای جستن یک شاخسار 3665
- Nedim, “Bir padişahım var, beni bir ağaç aramak üzere gönderdi.
-
که درختی هست نادر در جهات ** میوهی او مایهی آب حیات
- Ama nasıl ağaç? Âlemde bulunmaz bir şey. Meyvesi, Âbıhayatın aslı.
-
سالها جستم ندیدم یک نشان ** جز که طنز و تسخر این سر خوشان
- Yıllardır aradım bir nişanesini bile bulamadım, ancak bu sarhoşlar, benimle eğlendiler, beni alaya aldılar... İşte o kadar!” der.
-
شیخ خندید و بگفتش ای سلیم ** این درخت علم باشد در علیم
- Şeyh gülümser de der ki: “Ey saf adam, bu ağaç, ilim sahibindeki ilimdir.
-
بس بلند و بس شگرف و بس بسیط ** آب حیوانی ز دریای محیط
- Pek yüce, pek büyük ve etrafa yayılmış bir ağaçtır o! Hatta ağaç da ne demek her tarafı kaplayan deniz gibi Âbıhayattır!