English    Türkçe    فارسی   

2
3686-3695

  • مشت بر هم می‏زدند از ابلهی ** پر بدند از جهل و از دانش تهی‏
  • Ahmaklıktan birbirlerini yumruklamaya koyuldular. Bilgisizlikle dolu, bilgiden boş adamlardı bunlar.
  • صاحب سری عزیزی صد زبان ** گر بدی آن جا بدادی صلح‏شان‏
  • Sır sahibi, yüzlerce dil bilir, kadri yüce birisi orada olsaydı, onları uzlaştırırdı.
  • پس بگفتی او که من زین یک درم ** آرزوی جمله‏تان را می‏خرم‏
  • Onlara “Ben bu bir dirhemle hepinizin isteğini yerine getiririm.
  • چون که بسپارید دل را بی‏دغل ** این درمتان می‏کند چندین عمل‏
  • Gönlünüzü gıllügışsız bana teslim edin. Bu bir dirheminiz, sizin istediğiniz şeylerin hepsini yapar.
  • یک درمتان می‏شود چار المراد ** چار دشمن می‏شود یک ز اتحاد 3690
  • Bir dirheminiz dört muradı da yerine getirir, dört düşman da uzlaşır, birliğe ulaşır, bir olur.
  • گفت هر یک تان دهد جنگ و فراق ** گفت من آرد شما را اتفاق‏
  • Sizin sözleriniz savaşa, nifaka sebep olur. Fakat benim sözüm, sizleri birleştirir.
  • پس شما خاموش باشید أنصتوا ** تا زبان تان من شوم در گفت‏وگو
  • Siz susun, dinleyin de konuşma hususunda diliniz ben olayım.
  • گر سخنتان می‏نماید یک نمط ** در اثر مایه‏ی نزاع است و سخط
  • Sizin sözünüz yüz türlüdür, eseriyse ancak savaş ve kızgınlıktan ibaret.
  • گرمی عاریتی ندهد اثر ** گرمی خاصیتی دارد هنر
  • İğreti hararetin tesiri yoktur. Fakat insanın kendisinden olan hararet müessirdir.
  • سرکه را گر گرم کردی ز آتش آن ** چون خوری سردی فزاید بی‏گمان‏ 3695
  • Sirkeyi ateşte ısıtsan da yiyince yine bürudeti arttırır.