-
میل خشکی مر ترا زین دایه است ** دایه را بگذار کاو بد رایه است
- Fakat kuruluğa olan meylin de dadından geçme. Bırak dadıyı, onun reyi kötü, isabetsiz!
-
دایه را بگذار در خشک و بران ** اندر آن در بحر معنی چون بطان 3770
- Dadıyı karada bırak, yürü, kazlar gibi mana denizine koş, dal denize!
-
گر ترا مادر بترساند ز آب ** تو مترس و سوی دریا ران شتاب
- Anan seni sudan korkutursa sakın sen korkma, hemen denize koş!
-
تو بطی بر خشک و بر تر زندهای ** نی چو مرغ خانه خانه کندهای
- Sen kazsın, karada da yaşarsın, denizde de. Kümes hayvanları gibi kokuşuk kümesli bir hayvan değilsin ya.
-
تو ز کرمنا بنی آدم شهی ** هم به خشکی هم به دریا پا نهی
- Sen “Kerremnâ” hükmünce bir padişahsın ki hem karaya ayak atabilirsin, hem denize!
-
که حملناهم علی البحری به جان ** از حملناهم علی البر پیش ران
- “Ve hamelnâhüm fil berri vel bahri” hükmüne mazharsın. Canını karadan kurtar, denize yürüt!
-
مر ملایک را سوی بر راه نیست ** جنس حیوان هم ز بحر آگاه نیست 3775
- Melekler için karaya yol yoktur. Hayvanların da denizden haberleri yok.
-
تو به تن حیوان به جانی از ملک ** تا روی هم بر زمین هم بر فلک
- Sen, ten itibarıyla hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte.
-
تا به ظاهر مثلکم باشد بشر ** با دل یوحی إلیه دیدهور
- Bu suretle, ben de zahiren sizin gibi insanım ama hakikatte gönlüm, vahye kabiliyetli.
-
قالب خاکی فتاده بر زمین ** روح آن گردان بر این چرخ برین
- Bu toprağa mensup kalıp, yer üstüne düşmüş ama bu çeşit adamın ruhu, o güzelim gökte çark urup durmakta.