-
یا که پایش بر حریر و حلههاست ** یا سموم او را به از باد صباست
- Yahut da ayağının altında ipekli örtüler, kumaşlar var samyeli ona sabah rüzgârından daha hoş!
-
پس بماندند آن جماعت با نیاز ** تا شود درویش فارغ از نماز 3795
- O namaz kılarken hacılar beklediler. Zahit, uzun bir fikre dalmış, kendisinden geçmişti.
-
چون ز استغراق باز آمد فقیر ** ز آن جماعت زندهای روشن ضمیر
- Neden sonra istiğraktan ayıldı, kendisine geldi. Hacıların içinde gönül gözü açık birisi,
-
دید کابش میچکید از دست و رو ** جامهاش تر بود از آثار وضو
- Gördü ki, zahidin elinden, yüzünden sular damlamakta, elbisesi aptes suyundan ıslak.
-
پس بپرسیدش که آبت از کجاست ** دست را برداشت کز سوی شماست
- “Bu su nereden?” diye sordu. Zahit, elini kaldırıp “Gökten” diye cevap verdi.
-
گفت هر گاهی که خواهی میرسد ** بیز جاه و بیز حبل من مسد
- Adam, “ Kuyu” ip yokken ne vakit istesen su bulabilir misin? Hemen yağmur yağar mı?
-
مشکل ما حل کن ای سلطان دین ** تا ببخشد حال تو ما را یقین 3800
- Ey din sultanı, müşkülümüzü halleder hallet de yakına erelim.
-
وانما سری ز اسرارت به ما ** تا ببریم از میان زنارها
- Sırlarından bir sırrı bize de göster de bellerimizden zünnarları kesip atalım” dedi.
-
چشم را بگشود سوی آسمان ** که اجابت کن دعای حاجیان
- Zahit, gözlerini göğe kaldırarak dedi ki: “Yarabbi, hacıların duasına icabet et.
-
رزق جویی را ز بالا خو گرم ** تو ز بالا بر گشودستی درم
- Ben gökten rızık aramaya alışmışım, sen bana gökten kapı açtın.