-
وامداران گرد او بنشسته جمع ** شیخ بر خود خوش گدازان همچو شمع
- Borçlular etrafına toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu.
-
وامداران گشته نومید و ترش ** درد دلها یار شد با درد شش 390
- Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı.
-
شیخ گفت این بد گمانان را نگر ** نیست حق را چار صد دینار زر
- Şeyh, ”Şu kötü şüpheye düşenlere bak! Allah’ın dört yüz dinar altını yok mu ki?” dedi.
-
کودکی حلوا ز بیرون بانگ زد ** لاف حلوا بر امید دانگ زد
- Bu sırada dışardan bir çocuk, birkaç para kazanmak ümidiyle “Helva” diye bağırdı.
-
شیخ اشارت کرد خادم را به سر ** که برو آن جمله حلوا را بخر
- Şeyh, hizmetçiye, ”Git helvanın hepsini al,
-
تا غریمان چون که آن حلوا خورند ** یک زمانی تلخ در من ننگرند
- Borçlular yesinler de bir müddetçik olsun bana acı acı bakmasınlar” diye başıyla işaret etti.
-
در زمان خادم برون آمد به در ** تا خرد او جمله حلوا ز ان پسر 395
- Hizmetçi, helvanın hepsini almak üzere hemen dışarı çıktı.
-
گفت او را جملهی حلوا به چند ** گفت کودک نیم دیناری و اند
- Helvacıya ,”Bu helvanın hepsi kaça?” diye sordu. Çocuk “Yarım küsur dinar” dedi.
-
گفت نه از صوفیان افزون مجو ** نیم دینارت دهم دیگر مگو
- Hizmetçi,”Yoo, Sofilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum artık söylenme!” dedi.
-
او طبق بنهاد اندر پیش شیخ ** تو ببین اسرار سر اندیش شیخ
- Helvayı bir tabağa koydurdu ve tabağı getirip Şeyh’in önüne koydu. Sır sahibi Şeyh’in esrarına bak!