English    Türkçe    فارسی   

2
42-51

  • آفتابا ترک این گلشن کنی ** تا که تحت الارض را روشن کنی‏
  • Ey güneş! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun.
  • آفتاب معرفت را نقل نیست ** مشرق او غیر جان و عقل نیست‏
  • Fakat marifet güneşi, bir yerden bir yere gitmez, o güneş dolunmaz. Onun tanyeri akıl ve candan başka bir yer değildir.
  • خاصه خورشید کمالی کان سری ست ** روز و شب کردار او روشنگری ست‏
  • Hele işi gücü; gündüz olsun gece olsun, âlemi aydınlatmak olan o cihanın kemal güneşi hiç kaybolmaz.
  • مطلع شمس آی گر اسکندری ** بعد از آن هر جا روی نیکوفری‏ 45
  • İskender’sen gün doğusuna gel. Ondan sonra nereye gidersen nurlusun, kuvvetlisin!
  • بعد از آن هر جا روی مشرق شود ** شرقها بر مغربت عاشق شود
  • Ondan sonra nereye varsan orası doğu olur; doğrular senin batına âşık kesilir.
  • حس خفاشت سوی مغرب دوان ** حس در پاشت سوی مشرق روان‏
  • Senin yarasa duygun batıya doğru koşmakta, inciler saçan duygun da doğuya doğru akmakta.
  • راه حس راه خران است ای سوار ** ای خران را تو مزاحم شرم دار
  • Ey atlı! Duygu yolu, eşeklerin yoludur. Ey eşeklere karışan, utan!
  • پنج حسی هست جز این پنج حس ** آن چو زر سرخ و این حسها چو مس‏
  • Bu beş duygudan başka beş duygu daha vardır. O duygular kırmızı altın gibidir, bunlar bakır gibi.
  • اندر آن بازار کایشان ماهرند ** حس مس را چون حس زر کی خرند 50
  • Tanıyışta, anlayışta mahareti olanlar, o pazarda nasıl olur da bakır duyguyu altın duygu gibi alırlar?
  • حس ابدان قوت ظلمت می‏خورد ** حس جان از آفتابی می‏چرد
  • Bedenlerin duygusu, zulmet gıdası yemekte, can duygusuysa bir güneşten çerezlenmekte.