-
گر بداند قیمت آن جوی خر ** او بجای پا نهد در جوی سر
- Eşek o ırmağın kadrini bilse ayağını sokacağı yerde başını kaldırırdı.
-
او بیابد آن چنان پیغمبری ** میر آبی زندگانی پروری
- Hayat veren bir suya sahip öyle bir peygamber bulur da,
-
چون نمیرد پیش او کز امر کن ** ای امیر آب ما را زنده کن
- “Ey Âbıhayat sahibi, bizi, ol, emriyle dirilt.” Deyip nasıl ölmez?” dedi.
-
هین سگ نفس ترا زنده مخواه ** کاو عدوی جان تست از دیرگاه
- Sen de kendine gel, köpek nefsini diriltmeyi isteme. Çünkü o nice zamandır senin düşmanındır.
-
خاک بر سر استخوانی را که آن ** مانع این سگ بود از صید جان 475
- Bu köpeği can avından alıkoyan kemiğin başına toprak!
-
سگ نهای بر استخوان چون عاشقی ** دیوچهوار از چه بر خون عاشقی
- Köpek değilsen neden kemiğe âşıksın, sülük gibi neden kanı seviyorsun?
-
آن چه چشم است آن که بیناییش نیست ** ز امتحانها جز که رسواییش نیست
- O ne biçim gözdür ki görmez, sınamalarda ancak rüsvay olur!
-
سهو باشد ظنها را گاه گاه ** این چه ظن است این که کور آمد ز راه
- Zanlarda bazen hata olur; fakat bu ne biçim zandır ki yoldan kör olarak gelmektedir!
-
دیده آ بر دیگران نوحهگری ** مدتی بنشین و بر خود میگری
- Ey başkalarına ağlayan göz, gel, bir müddetçik otur da kendine ağla!
-
ز ابر گریان شاخ سبز و تر شود ** ز آنکه شمع از گریه روشنتر شود 480
- Dal, ağlayan buluttan yeşerir, tazeleşir. Çünkü mum, ağlamakla daha aydın bir hale gelir.