-
گر سخن گوید ز مو باریکتر ** آن سرش را ز آن سخن نبود خبر
- Kıldan ince söz söylese bile gönlünün, o sözden haberi olmaz.
-
مستیی دارد ز گفت خود و لیک ** از بر وی تا به می راهی است نیک
- Kendi sözüyle sarhoş olur ama onunla şarap arasında ne kadar yol var!
-
همچو جوی است او نه او آبی خورد ** آب از او بر آب خواران بگذرد
- Irmağa benzer, su içemez ki. Su, arktan su içecekler için akıp gider.
-
آب در جو ز آن نمیگیرد قرار ** ز آن که آن جو نیست تشنه و آب خوار
- Onun içindir ki su, arkta durmaz; su susamış değildir ki, su içemez ki!
-
همچو نایی نالهی زاری کند ** لیک بیگار خریداری کند 490
- Taklide düşen ney gibi feryat eder ama ancak o feryadı dinlemek isteyen için.
-
نوحهگر باشد مقلد در حدیث ** جز طمع نبود مراد آن خبیث
- Mukallit, söz söylerken ağlasa bile habîsin maksadı, ancak tamahtır.
-
نوحهگر گوید حدیث سوزناک ** لیک کو سوز دل و دامان چاک
- Ağlar da yanık sözler söyler. Fakat kendisinde yanan yürek nerde, yırtılan etek nerde?
-
از محقق تا مقلد فرقهاست ** کاین چو داود است و آن دیگر صداست
- Muhakkikle mukallit arasında çok fark vardır. Bu Davut gibidir, öbürü ses gibi!
-
منبع گفتار این سوزی بود ** و آن مقلد کهنه آموزی بود
- Bunun sözleri yanıklıktan doğar, öbürüyse söylenmiş köhne sözleri belleyip nakleder.
-
هین مشو غره بدان گفت حزین ** بار بر گاو است و بر گردون حنین 495
- Kendine gel, kendine! O hüzünlü sözlere kapılma. Öküzün üstünde yük var, kağnı da feryat edip ağlıyor!