-
این چنین گستاخ ز آن میخاردم ** کاو درین شب گاو میپنداردم
- Fakat şimdi pervasızca beni okşuyor, kaşıyor. Çünkü gece vakti beni öküz sanıyor demekteydi.
-
حق همیگوید که ای مغرور کور ** نه ز نامم پاره پاره گشت طور
- Hak da “Ey mağrur kör, Tur dağı benim adımdan paramparça olmadı mı?
-
که لو انزلنا کتابا للجبل ** لانصدع ثم انقطع ثم ارتحل
- Eğer biz kitabımızı dağa indirseydik dağ parçalanır, yerinden kopar, başka bir yere göçerdi.
-
از من ار کوه احد واقف بدی ** پاره گشتی و دلش پر خون شدی 510
- Eğer Uhud Dağı, beni anlasaydı o dağdan ırmak, ırmak kan akardı.” deyip duruyor,
-
از پدر وز مادر این بشنیدهای ** لاجرم غافل در این پیچیدهای
- Sen bu adı babandan, anandan işittin de onun için bu ada gafilce yapıştın.
-
گر تو بیتقلید از این واقف شوی ** بینشان از لطف چون هاتف شوی
- Bu sırrı taklitsiz anlasan Allah lütfuyla nişansız bir hale gelir, hâtife benzersin.
-
بشنو این قصه پی تهدید را ** تا بدانی آفت تقلید را
- Tehdit için söyleyeceğimiz şu hikâyeyi duy da taklidin zararını bil!
-
فروختن صوفیان بهیمهی مسافر را جهت سماع
- Sofilerin, sema için konuğun eşeğini satmaları
-
صوفیی در خانقاه از ره رسید ** مرکب خود برد و در آخر کشید
- Bir sofi yoldan gelip bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra çekti.
-
آب کش داد و علف از دست خویش ** نه چنان صوفی که ما گفتیم پیش 515
- Eliyle sucağızını, yemceğizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı.
-
احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
- İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?