-
از من ار کوه احد واقف بدی ** پاره گشتی و دلش پر خون شدی 510
- Eğer Uhud Dağı, beni anlasaydı o dağdan ırmak, ırmak kan akardı.” deyip duruyor,
-
از پدر وز مادر این بشنیدهای ** لاجرم غافل در این پیچیدهای
- Sen bu adı babandan, anandan işittin de onun için bu ada gafilce yapıştın.
-
گر تو بیتقلید از این واقف شوی ** بینشان از لطف چون هاتف شوی
- Bu sırrı taklitsiz anlasan Allah lütfuyla nişansız bir hale gelir, hâtife benzersin.
-
بشنو این قصه پی تهدید را ** تا بدانی آفت تقلید را
- Tehdit için söyleyeceğimiz şu hikâyeyi duy da taklidin zararını bil!
-
فروختن صوفیان بهیمهی مسافر را جهت سماع
- Sofilerin, sema için konuğun eşeğini satmaları
-
صوفیی در خانقاه از ره رسید ** مرکب خود برد و در آخر کشید
- Bir sofi yoldan gelip bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra çekti.
-
آب کش داد و علف از دست خویش ** نه چنان صوفی که ما گفتیم پیش 515
- Eliyle sucağızını, yemceğizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı.
-
احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
- İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?
-
صوفیان در جوع بودند و فقیر ** کاد فقر أن یعی کفرا یبیر
- Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kala helâk edici bir küfür ola yazdı.
-
ای توانگر که تو سیری هین مخند ** بر کجی آن فقیر دردمند
- Ey zengin, sen toksun, sakın o dertli yoksulun aykırı hareketine gülme!
-
از سر تقصیر آن صوفی رمه ** خر فروشی در گرفتند آن همه
- O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler.