-
احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
- İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?
-
صوفیان در جوع بودند و فقیر ** کاد فقر أن یعی کفرا یبیر
- Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kala helâk edici bir küfür ola yazdı.
-
ای توانگر که تو سیری هین مخند ** بر کجی آن فقیر دردمند
- Ey zengin, sen toksun, sakın o dertli yoksulun aykırı hareketine gülme!
-
از سر تقصیر آن صوفی رمه ** خر فروشی در گرفتند آن همه
- O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler.
-
کز ضرورت هست مرداری مباح ** بس فسادی کز ضرورت شد صلاح 520
- Zarurette murdar da mubahtır. Nice kötü şeyler vardır ki zarurette iyi ve doğru olur.
-
هم در آن دم آن خرک بفروختند ** لوت آوردند و شمع افروختند
- Hemencecik o eşekceğizi sattılar, yiyecek aldılar. Mumlar yaktılar.
-
ولوله افتاد اندر خانقه ** کامشبان لوت و سماع است و شره
- Tekkeye, bu gece yemek var, sema var diye bir velveledir düştü.
-
چند از این صبر و از این سه روزه چند ** چند از این زنبیل و این دریوزه چند
- “Bu sabır niceye dek, bu üç günlük oruç ne vakte kadar, bu zembil taşıyıp dilenme ne zamana sürüp gidecek?
-
ما هم از خلقیم و جان داریم ما ** دولت امشب میهمان داریم ما
- Biz de halktanız, bizim de canımız var. Bu gece devlete erdik, konuk geldi” dediler.
-
تخم باطل را از آن میکاشتند ** کان که آن جان نیست جان پنداشتند 525
- Hakikatte can olmayanı can sandıkları için batıl tohum ektiler.