ما هم از خلقیم و جان داریم ما ** دولت امشب میهمان داریم ما
Biz de halktanız, bizim de canımız var. Bu gece devlete erdik, konuk geldi” dediler.
تخم باطل را از آن میکاشتند ** کان که آن جان نیست جان پنداشتند525
Hakikatte can olmayanı can sandıkları için batıl tohum ektiler.
و آن مسافر نیز از راه دراز ** خسته بود و دید آن اقبال و ناز
O konuk da uzak yoldan gelmiş, yorulmuştu. O iltifatı,
صوفیانش یک به یک بنواختند ** نرد خدمتهای خوش میباختند
Sofilerin kendisini birer, birer ağırladığını, güzel bir surette izzet ve ikram tavlasını oynamakta bulunduklarını,
گفت چون میدید میلانشان به وی ** گر طرب امشب نخواهم کرد کی
Kendisine olan meyil ve muhabbetlerini görünce “ Bu gece eğlenmeyeyim de ne vakit eğleneyim?” dedi.
لوت خوردند و سماع آغاز کرد ** خانقه تا سقف شد پر دود و گرد
Yemek yediler sema’ya başladılar. Tekke, tavanına kadar toza, dumana boğuldu.
دود مطبخ گرد آن پا کوفتن ** ز اشتیاق و وجد جان آشوفتن530
Bir taraftan mutfaktan çıkan duman, bir taraftan o ayak vurmadan çıkan toz, bir taraftan sofilerin iştiyak ve vecitle canlarıyla oynamaları ortalığı birbirine katmıştı.
گاه دست افشان قدم میکوفتند ** گه به سجده صفه را میروفتند
Gâh el çırparak ayak vuruyorlar, gâh secde ederek yeri süpürüyorlardı.
دیر یابد صوفی آز از روزگار ** ز آن سبب صوفی بود بسیار خوار
Dünyada tamahsız sofi az bulunur. O sebepten sofi hayli hor, hakirdir.
جز مگر آن صوفیی کز نور حق ** سیر خورد او فارغ است از ننگ دق
Ancak Allah nuruyla doyan ve dilenme zilletinden kurtulmuş olan sofi, bundan müstesnadır.