-
گفت پیغمبر که دستت هر چه برد ** بایدش در عاقبت واپس سپرد
- Peygamber dedi ki. “Elinle aldığını geri vermek gerek”
-
ور نهای از سرکشی راضی بدین ** نک من و تو خانهی قاضی دین
- Serkeşlik eder de buna razı olmazsan mahkeme işte şuracıkta, kalk gidelim” dedi.
-
گفت من مغلوب بودم صوفیان ** حمله آوردند و بودم بیم جان 550
- Hizmetçi “Sofilerin hepsi hücum etti, ben mağlup oldum, yarı canlı bir hale düştüm.
-
تو جگر بندی میان گربگان ** اندر اندازی و جویی ز آن نشان
- Sen bir ciğer parçasını kedilerin arasına atıyorsun, sonra da onu aramaya kalkışıyorsun.
-
در میان صد گرسنه گردهای ** پیش صد سگ گربهی پژمردهای
- Yüz açın önüne bir parçacık ekmek atıyor, yüz köpeğin arasına zavallı bir kediyi bırakıyorsun!” dedi.
-
گفت گیرم کز تو ظلما بستدند ** قاصد خون من مسکین شدند
- Sofi dedi ki: “Tutalım senden zulmen aldılar ve benim gibi yoksul birisinin kanına girdiler.
-
تو نیایی و نگویی مر مرا ** که خرت را میبرند ای بینوا
- Ya niçin bana gelip de söylemiyor, biçare, eşeğini götürüyorlar, demiyorsun?
-
تا خر از هر که بود من واخرم ** ور نه توزیعی کنند ایشان زرم 555
- Eğer söyleseydin eşeği kim aldıysa ondan alırdım yahut da parasını aralarında paylaşırlar, o paraya razı olurdum.
-
صد تدارک بود چون حاضر بدند ** این زمان هر یک به اقلیمی شدند
- Onlar o vakit buradaydılar. Yüz türlü çare bulunurdu. Hâlbuki şimdi her birisi bir tarafa gitti!
-
من که را گیرم که را قاضی برم ** این قضا خود از تو آمد بر سرم
- Kimi tutayım? Kime gideyim? Bu işi başıma sen açtın, seni kadıya götüreyim de gör!