-
گفت آن را جمله میگفتند خوش ** مر مرا هم ذوق آمد گفتنش
- Sofi “Onların hepsi hoş, hoş söylüyorlardı, ben de onların sözünden zevke geldim.
-
مر مرا تقلیدشان بر باد داد ** که دو صد لعنت بر آن تقلید باد
- Onları taklit ettim, bu taklit beni ele verdi. O taklide iki yüz kere lânet olsun!
-
خاصه تقلید چنین بیحاصلان ** خشم ابراهیم با بر آفلان
- Hele böyle ekmek için yüzsuyu döken saçma adamları taklide!
-
عکس ذوق آن جماعت میزدی ** وین دلم ز آن عکس ذوقی میشدی 565
- Onların zevki bana da aksediyor, bu akis yüzünden gönlüm zevkleniyordu” dedi.
-
عکس چندان باید از یاران خوش ** که شوی از بحر بیعکس آب کش
- Dostlardan gelen akis, sen denizden akse muhtaç olmaksızın su almaya iktidar kesbedinceye kadar hoştur.
-
عکس کاول زد تو آن تقلید دان ** چون پیاپی شد شود تحقیق آن
- İlkönce gelen aksi taklit bil. Sonradan birbiri üstüne ve biteviye gelirse anla ki hakikîdir.
-
تا نشد تحقیق از یاران مبر ** از صدف مگسل نگشت آن قطره در
- Hakikî akse erişinceye kadar dostlardan ayrılma. Sedefi terk etme, o katra daha inci olmadı ki.
-
صاف خواهی چشم و عقل و سمع را ** بر دران تو پردههای طمع را
- Gözün, aklın ve kulağın saf olmasını istiyorsan o tamah perdelerini yırt.
-
ز انکه آن تقلید صوفی از طمع ** عقل او بر بست از نور و لمع 570
- Çünkü sofiyi yoldan çıkaran tamahtır. Yoldan çıkarır da sofinin hali tebah olur, ziyan içinde kalır.
-
طمع لوت و طمع آن ذوق و سماع ** مانع آمد عقل او را ز اطلاع
- Yemeğe, zevk ve sema’ya tamah ediş, hakikate akıl erdirmesine mani olur.