-
طمع لوت و طمع آن ذوق و سماع ** مانع آمد عقل او را ز اطلاع
- Yemeğe, zevk ve sema’ya tamah ediş, hakikate akıl erdirmesine mani olur.
-
گر طمع در آینه برخاستی ** در نفاق آن آینه چون ماستی
- Ayna bir şeye tamah etseydi bizim gibi münafık olur, her şeyi olduğu gibi göstermezdi.
-
گر ترازو را طمع بودی به مال ** راست کی گفتی ترازو وصف حال
- Terazinin mala tamahı olsaydı tarttığını nasıl doğru tartardı?
-
هر نبیی گفت با قوم از صفا ** من نخواهم مزد پیغام از شما
- Her peygamber, kavmine açıkça “ Ben sizden peygamberlik için ücret istemiyorum.
-
من دلیلم حق شما را مشتری ** داد حق دلالیم هر دو سری 575
- Ben delilim, müşteriniz Allah’tır. Allah, benim tellâllığımı iki baştan da verdi.
-
چیست مزد کار من دیدار یار ** گر چه خود بو بکر بخشد چل هزار
- Benim ücretim dosta kavuşmaktır. Ebubekir kırk bin dinar verdi ama.
-
چل هزار او نباشد مزد من ** کی بود شبه شبه در عدن
- Onun kırk bini benim ücretim değil ki. Hiç boncuk, Aden incisine benzer mi?” demiştir.
-
یک حکایت گویمت بشنو به هوش ** تا بدانی که طمع شد بند گوش
- Bir hikâye söyleyeyim, can kulağıyla dinle de tamah, adamın kulağına nasıl perde oluyor, anla!
-
هر که را باشد طمع الکن شود ** با طمع کی چشم و دل روشن شود
- Kimde tamah varsa dili tutuk bir hale gelir. Nasıl olur da tamahla göz ve gönül aydınlanır, buna imkân var mı?
-
پیش چشم او خیال جاه و زر ** همچنان باشد که موی اندر بصر 580
- Tamahkâr adamın gözünün önünde makam ve altın hayali, gözdeki kıl gibidir.