English    Türkçe    فارسی   

2
609-618

  • یوسف اندر چشم اخوان چون ستور ** هم وی اندر چشم یعقوبی چو حور
  • Yusuf, kardeşinin gözünde canavar gibiydi, fakat yine o Yusuf, Yakup’un gözüne huri gibi geliyordu.
  • از خیال بد مر او را زشت دید ** چشم فرع و چشم اصلی ناپدید 610
  • Fer’e ait göz, kötü hayal yüzünden onu çirkin gördü, asli gözse ortada yoktur.
  • چشم ظاهر سایه‏ی آن چشم دان ** هر چه آن بیند بگردد این بد آن‏
  • Zahiri gözü, o asli gözün gölgesi bil. O ne görürse bil ki, bu da onu görür.
  • تو مکانی اصل تو در لامکان ** این دکان بر بند و بگشا آن دکان‏
  • Sen bir mekândasın, aslın Lâmekândır. Bu dükkânı kapa da o dükkânı aç.
  • شش جهت مگریز زیرا در جهات ** ششدره است و ششدره مات است مات‏
  • Altı cihete kaçma, çünkü o cihetlerde altı kapı vardır. Tavlada altı kapı da alındı mı karşıda ki mat oldu! Mat.
  • شکایت کردن اهل زندان پیش وکیل قاضی از دست آن مفلس
  • Zindandakilerin, Kadı’nın vekiline o müflisi şikâyet etmeleri
  • با وکیل قاضی ادراک‏مند ** اهل زندان در شکایت آمدند
  • Zindandakiler, Kadı’nın anlayışlı vekiline şikâyet ederek dediler ki:
  • که سلام ما به قاضی بر کنون ** باز گو آزار ما زین مرد دون‏ 615
  • “ Hemen bizim selâmımızı kadıya götür, bu aşağılık adamdan incindiğimizi söyle.
  • کاندر این زندان بماند او مستمر ** یاوه تاز و طبل‏خوار است و مضر
  • O, boşboğaz, obur ve muzır herif, bu zindanda kalıp duruyor.
  • چون مگس حاضر شود در هر طعام ** از وقاحت بی‏صلا و بی‏سلام‏
  • Kötü ve çirkin huyu yüzünden sinek gibi çağrılmadan selâmsız, sabahsız her yemeğe konmada.
  • پیش او هیچ است لوت شصت کس ** کر کند خود را اگر گوییش بس‏
  • Altmış kişinin yemeği ona yetişmiyor. Ne kadar söylesek vurdumduymazlıktan geliyor.