-
چشم ظاهر سایهی آن چشم دان ** هر چه آن بیند بگردد این بد آن
- Zahiri gözü, o asli gözün gölgesi bil. O ne görürse bil ki, bu da onu görür.
-
تو مکانی اصل تو در لامکان ** این دکان بر بند و بگشا آن دکان
- Sen bir mekândasın, aslın Lâmekândır. Bu dükkânı kapa da o dükkânı aç.
-
شش جهت مگریز زیرا در جهات ** ششدره است و ششدره مات است مات
- Altı cihete kaçma, çünkü o cihetlerde altı kapı vardır. Tavlada altı kapı da alındı mı karşıda ki mat oldu! Mat.
-
شکایت کردن اهل زندان پیش وکیل قاضی از دست آن مفلس
- Zindandakilerin, Kadı’nın vekiline o müflisi şikâyet etmeleri
-
با وکیل قاضی ادراکمند ** اهل زندان در شکایت آمدند
- Zindandakiler, Kadı’nın anlayışlı vekiline şikâyet ederek dediler ki:
-
که سلام ما به قاضی بر کنون ** باز گو آزار ما زین مرد دون 615
- “ Hemen bizim selâmımızı kadıya götür, bu aşağılık adamdan incindiğimizi söyle.
-
کاندر این زندان بماند او مستمر ** یاوه تاز و طبلخوار است و مضر
- O, boşboğaz, obur ve muzır herif, bu zindanda kalıp duruyor.
-
چون مگس حاضر شود در هر طعام ** از وقاحت بیصلا و بیسلام
- Kötü ve çirkin huyu yüzünden sinek gibi çağrılmadan selâmsız, sabahsız her yemeğe konmada.
-
پیش او هیچ است لوت شصت کس ** کر کند خود را اگر گوییش بس
- Altmış kişinin yemeği ona yetişmiyor. Ne kadar söylesek vurdumduymazlıktan geliyor.
-
مرد زندان را نیاید لقمهای ** ور به صد حیلت گشاید طعمهای
- Yüzlerce hileli tedbirlerle sofraya oturdu mu zindandakilere bir lokma bile kalmıyor.
-
در زمان پیش آید آن دوزخ گلو ** حجتش این که خدا گفتا کلوا 620
- Sofra serildi mi o cehennem boğazlı herif hemen gelip oturuyor. Delili de şu: Allah, yiyin dedi!