-
پرتو خورشید بر دیوار تافت ** تابش عاریتی دیوار یافت
- Güneşin ziyası duvara vurdu, duvar kendinden olmayan bir parlaklık, bir ziya elde etti.
-
بر کلوخی دل چه بندی ای سلیم ** واطلب اصلی که تابد او مقیم
- Ey temiz ve saf kişi neden bir kerpice gönül veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste.
-
ای که تو هم عاشقی بر عقل خویش ** خویش بر صورت پرستان دیده بیش 710
- Ey kendi aklına âşık olan ve kendisine surette tapanlardan üstün gören!
-
پرتو عقل است آن بر حس تو ** عاریت میدان ذهب بر مس تو
- Hissine hâkim olan, akıl ziyasıdır. Bunu, bakırının üstündeki altın bil.
-
چون زر اندود است خوبی در بشر ** ور نه چون شد شاهد تو پیر خر
- İnsanlardaki güzellik, altın yaldızdır. Öyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin kart bir eşek haline gelirdi?
-
چون فرشته بود همچون دیو شد ** کان ملاحت اندر او عاریه بد
- Melek gibiyken Şeytana döndü ya. Elbette çünkü o güzellik ona ariyetti.
-
اندک اندک میستانند آن جمال ** اندک اندک خشک میگردد نهال
- O güzelliği yavaş ,yavaş alıyor, taze fidan gitgide kuruyor. ,
-
رو نعمره ننکسه بخوان ** دل طلب کن دل منه بر استخوان 715
- Var, “Yaşattıkça kuvvetlerini azaltır” ayetini oku da gönül iste, kemiğe gönül verme.
-
کان جمال دل جمال باقی است ** دولتش از آب حیوان ساقی است
- Çünkü o gönül güzelliği, baki güzelliktir. O güzellik devleti, Abıhayata sâkidir.
-
خود هم او آب است و هم ساقی و مست ** هر سه یک شد چون طلسم تو شکست
- Esasen abıhayat da kendisidir, saki de kendisi, sarhoş da. Tılsımın bozuldu mu üçü birleşir.